C
Celil
Guest
Konu Sahibi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği Geleneksel 2. Öykü ve Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni’nde konuştu. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sanatın toplumda yarattığı gücün ve önemi örneklerle anlattı. Kılıçdaroğlu, politikacıların sanatcıları baş tacı etmesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, sanat gücüne ilişkin olarak, “Sanat o kadar güçlüdür ki bazen bir fotoğraf, bazen bir resim siyasal yöneticiler tarafından yasaklanır… Bir sinema filminin, bir fotoğraf karesinin yasaklanması ne demektir? Yöneticilerin korkularının gün yüzüne çıkması demektir” dedi.
Kılıçdaroğlu, Alexandre Dumas’nın Üç Silahşörler kitabına ilişkin yaşanmış hikayeyi anlatarak sanatın önemine değindi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
Bir kalem, bir öykü, bir sinema; bu bir güçtür. Bu güç bütün kitleleri etkileyebilir
Kılıçdaroğlu, sanat gücüne ilişkin olarak, “Sanat o kadar güçlüdür ki bazen bir fotoğraf, bazen bir resim siyasal yöneticiler tarafından yasaklanır… Bir sinema filminin, bir fotoğraf karesinin yasaklanması ne demektir? Yöneticilerin korkularının gün yüzüne çıkması demektir” dedi.
Kılıçdaroğlu, Alexandre Dumas’nın Üç Silahşörler kitabına ilişkin yaşanmış hikayeyi anlatarak sanatın önemine değindi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
Bir kalem, bir öykü, bir sinema; bu bir güçtür. Bu güç bütün kitleleri etkileyebilir
Yöneticilerin korkularının gün yüzüne çıkması demektir“Dumas Üç Silahşörler’i yazdığında, Paris’te bir gazetede tefrika ediliyor. Parisliler sabahın erken saatlerinde gidip gazeteyi alıp romanın sonu ne oldu diye beklerler. Dumas, gazetenin patronuna haber verir, ‘Ben tatile gidiyorum, dönünce romanı bitireceğim’ der. Patron, ‘Gidemezsin, bütün Parisliler bunu bekliyor, romanı bitir sonra gidersin’ diyor. Dumas, ‘Gideceğim, mahkemeye veririm’ diyor. Sonunda olay yargıya intikal ediyor. Hakim, Dumas’ya, ‘Bütün Parisliler bunu bekliyor bitirmeden gidemezsin’ diyor. Dumas, ‘Tamam, bana bir kağıt kalem getirin’ diyor. Alıyor kalemi, romanın baş kahramanının ismini yazıyor. ‘Eline kalemi aldı, ayakları titredi, yere düştü ve öldü’ yazıyor; altına da ‘son’ yazıyor. ‘Roman bitmiştir, ben tatile gidiyorum’ diyor gazetenin patronuna. Onun üzerinde gazetenin patronu, ‘Tamam sen tatile git, öyle romanı bitirirsin’ diyor. Güç budur. Bir kalem, bir öykü, bir sinema; bu bir güçtür. Bu güç bütün kitleleri etkileyebilir.
Sanatçıları baş tacı etmek bizim görevimizdirHele fotoğraf, zamanı durduran makinadır. Keşke ilk çağlardan itibaren fotoğraflar olabilseydi. Fotoğraf bir kişiye özgü değil, fotoğrafın aldığı tüm alanı siz gözlemleyebilirsiniz. Şiir de öyledir, bütün duygularımızı aktarırız şiirlere. Sanat aslında aynı zamanda bir umuttur, umudu yeşerten de sanattır. Sanat o kadar güçlüdür ki bazen bir fotoğraf, bazen bir resim siyasal yöneticiler tarafından yasaklanır. Potemkin Zırhlısı bunun başında gelir. Potemkin Zırhlısı’nın bazen müziği yasaklanmıştır. Bir sinema filminin, bir fotoğraf karesinin yasaklanması ne demektir? Yöneticilerin korkularının gün yüzüne çıkması demektir. Hele ki İstanbul’da… İstanbul farklı bir şehirdir. İstanbul’un kültürünü almak, İstanbul’da yaşamak ayrı bir olay.
Şairler, öykücüler vardı aramızda; biz onları büyük bir dikkatle dinlerdik. O zaman politikada değildim ama şimdi politikaya girdikten sonra da zaman zaman edebiyatçılarla, felsefecilerle bir araya gelmek isterim. Keşke bunu tüm siyasetçiler yapabilse. Sanat ve sanatçıyla beraber olmak, yeri geldiğinde ödüllendirmek, eleştirilerini dinlemek bizim düşün dünyamıza katkı verir. Biz bunun farkında mıyız; çoğumuz farkında değildir. Bizi yaşatan, bize umut veren sanat ve sanatçılardır. Onları her zaman baş tacı etmek bizim görevimizdir. Ödül alan tüm arkadaşlarımı yürekten kutluyorum. Sanatı ve sanatçıyı sevmeliyiz ve değer vermeliyiz.”