C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Gazeteci Sedef Kabaş, TELE 1'de katıldığı bir programında atasözü paylaşması nedeniyle "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla dün gözaltına alınıp çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.
Türkiye Barolar Birliği (TBB), Kabaş’ın tutuklanmasına bugün yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi.
TBB açıklamasında, “Gazetecilerin ifade özgürlüğünün daha geniş bir çerçevede korunmasının sebebi, dile getirdikleri olgu, düşünce ve kanaatlerin engellenmesinin aynı zamanda kamuoyunun haber alma ve kanaat oluşturma hakkını engelleyebilecek olmasıdır” denildi.
Politikacıların eleştiriye tahammüllerinin geniş olması gerektiği kaydedilen açıklamada, cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle Türkiye’de yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, kamuoyu üzerinde bir baskı yaratma vazifesi gördüğü ve gözdağı niteliği taşıdığı belirtildi.
“Gazeteci Sedef Kabaş’ın soruşturmaya konu ifadelerinin ifade özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığı konusunda değerlendirme yapmak yetkisi, yukarıda belirttiğimiz ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde muhakkak ki bağımsız yargı mercilerine aittir” denilen açıklamada, Kabaş’ın tutuklanması “Ancak TCK 299. madde kapsamında yürütülen bir soruşturmada sabaha karşı gözaltı işlemi yapılması, hiçbir tutuklama sebebi olmadığı halde verilen tutuklama kararı, bu kararın bir tedbir değil kamuoyu nezdinde korku iklimi yaratılmasının bir parçası olduğunu göstermektedir” diye eleştirildi.
Ankara Barosu'da eleştirdi
Ankara Barosu ise yaptığı yazılı açıklamada Kabaş'ın tutuklanmasını şöyle eleştirdi:
Türkiye Barolar Birliği (TBB), Kabaş’ın tutuklanmasına bugün yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi.
TBB açıklamasında, “Gazetecilerin ifade özgürlüğünün daha geniş bir çerçevede korunmasının sebebi, dile getirdikleri olgu, düşünce ve kanaatlerin engellenmesinin aynı zamanda kamuoyunun haber alma ve kanaat oluşturma hakkını engelleyebilecek olmasıdır” denildi.
Politikacıların eleştiriye tahammüllerinin geniş olması gerektiği kaydedilen açıklamada, cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle Türkiye’de yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, kamuoyu üzerinde bir baskı yaratma vazifesi gördüğü ve gözdağı niteliği taşıdığı belirtildi.
“Gazeteci Sedef Kabaş’ın soruşturmaya konu ifadelerinin ifade özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığı konusunda değerlendirme yapmak yetkisi, yukarıda belirttiğimiz ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde muhakkak ki bağımsız yargı mercilerine aittir” denilen açıklamada, Kabaş’ın tutuklanması “Ancak TCK 299. madde kapsamında yürütülen bir soruşturmada sabaha karşı gözaltı işlemi yapılması, hiçbir tutuklama sebebi olmadığı halde verilen tutuklama kararı, bu kararın bir tedbir değil kamuoyu nezdinde korku iklimi yaratılmasının bir parçası olduğunu göstermektedir” diye eleştirildi.
Ankara Barosu'da eleştirdi
Ankara Barosu ise yaptığı yazılı açıklamada Kabaş'ın tutuklanmasını şöyle eleştirdi:
Katalog suç değil"Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediği iddiası nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında ifadesinin, bu suçun diğer şüphelilerine yapıldığı gibi davet yoluyla alınması mümkün iken bunun aksine sabaha karşı kelepçe takılmak suretiyle evinden alınması, suçlama ile orantısız şekilde tutuklanmasına karar verilmesi, HSK Başkanı da olan Adalet Bakanı'nın yargı bağımsızlığına gölge düşürecek nitelikteki bu açıklamaları nedenleri ile Sedef Kabaş'ın temel hak ve özgürlüklerinin hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı şekilde ihlal edildiği açıkça ortadadır.
İstanbul Barosu'ndan tepkiAdalete olan inancımız bir kez daha ağır bir şekilde yara almıştır. Hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin hangi durumlarda tutuklanabileceği Ceza Muhakemesi Kanunu'nda açıkça ifade edilmiş, bir tedbir olan tutukluluk kurumunun cezalandırmaya dönüşmesinin önüne geçecek ve keyfiliği engelleyecek bir düzenleme yapılmıştır. Ancak özellikle bahsi geçen suç tipinde tutuklamaya dönük ilkelerden kolayca vazgeçilebildiği de üzülerek müşahede ettiğimiz bir durumdur. Kanunda tutuklama gerekçesi olarak gösterilen 'katalog suçlardan' olmamasına rağmen bu isnat ile tutuklama yapılmış olması izaha muhtaçtır. Bunun yanında gazeteci Sedef Kabaş’ın kaçması ya da zaten hali hazırda dosya arasında bulunan video kaydı delilini yok etme ihtimali de bulunmamaktadır. Eleştirel ifade nedeniyle tutuklama yapılması, Sedef Kabaş nezdinde tüm yurttaşlar için bir gözdağı niteliğindedir.
Hukuk devletlerini ayakta tutan özgür bireylerdir. Bireylerin sesinin kısılması kimseyi korumayacağı gibi ülkemize de zarar vermektedir. Yargıyı siyasetin aracı olarak kullanmaktan ve hukuk dışı tutuklamalardan vazgeçilmesi için Ankara Barosu olarak sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesine göre baroların hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumak ve savunmak ile görevli olduğu dikkate alındığında, Sedef Kabaş hakkındaki soruşturmanın hukuka, kanuna uygun şekilde yürütülmesini sağlamak maksadıyla Ankara Barosu olarak konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz."
Adeta bir ön infaz yöntemine dönüştürüldü“Gazeteci Sedef Kabaş, bir televizyon kanalında yaptığı konuşmadaki sözleri nedeniyle Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla sabaha karşı evinden gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğünde ifadesi alınmasının ardından sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.
Adalet Bakanı’nın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama Anayasa'da yer alan yargı bağımsızlığı güvencesini zedelediBir kez daha yasal şartları oluştuğunda başvurulabilecek bir koruma tedbiri olarak öngörülen tutuklama, Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı uygulamayla adeta bir ön infaz yöntemine dönüştürüldü. Oysa, 2 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planında, çağrıldığında gelecek olan bir kişinin gece yarısı gözaltına alınmayacağının güvencesi verilmişti.
Henüz Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Sedef Kabaş hakkında karar verilmeden, hakimlerin bütün özlük ve disiplin işlemleri konusunda münhasır yetkili olan Hakimler ve Savcılar Kurulunun da başkanı olan Adalet Bakanı’nın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama Anayasa'da yer alan yargı bağımsızlığı güvencesini zedelemiştir. Hak ve özgürlüklere dair açık Anayasal ve yasal güvencelerin pratikte uygulanamamasının en temel sebebi, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanamamasıdır.”