C
Celil
Guest
Konu Sahibi
İnternet; sosyal medya hesaplarımızdan tutun da ticaret, finans, eğitim, sağlık, turizm ve ulaşım dahil olmak üzere hangi kategoriler aklımıza gelirse gelsin hayatımızı kolaylaştıran en önemli iletişim aracıdır.
Mahremiyet ise en temel insani hakkımız. Ancak evimizde perdelerimizin çekili, kapılarımızın kapalı olmasının bizi huzurlu ve güvenli hissettirdiği gibi internette kendimizi huzurlu ve güvenli hissedebiliyor muyuz? 84 Milyon nüfusa sahip ülkemizde 67 Milyon internet kullanıcısı var ve nüfusun %70’i sosyal medya kullanıyor haliyle internet; istihbarat kurumları başta olmak üzere şirketler için çok mümbit bir mecra değil mi?
İstihbarat kurumlarından başlarsak en ünlüsü Echelon’dur. Echelon; ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere’nin Ukusa Antlaşmasıyla birlikte dünya üzerindeki tüm iletişim sistemlerini izledikleri ve kaydettikleri sistemin kod adıdır. Bu ‘’Küresel Gözetleme’nin’’ öncüsü olan A.B.D tüm görüşmeleri ve işlemleri anahtar kelimeler aracılığıyla izliyor, dinliyor ve gerekirse kaydediyor. Almanya’da bu istihbaratta ünlü, Der Spiegel dergisinin ulaştığı bir rapora göre Alman istihbarat birimi BND günlük 1.2 milyar; telefon görüşmeleri, e-posta gibi iletişim bağlarını tespit edip, dinleyip, görebiliyor. Hatta 2009 yılından itibaren Türkiye’yi izlemeye aldıkları yine aynı dergi tarafından ortaya çıkarıldı.
CIA için de çalışan Edward Snowden, 2013 yılında, NSA bağlı olarak çalışırken, Amerikan istihbaratının telekomünikasyon şirketleriyle işbirliği ve Avrupa hükümetlerine yönelik dinleme faaliyetleri hakkındaki ayrıntılı gizli belgeleri kopyalayıp sızdırmış, bu konuda büyük bir ifşaat yapmıştı, hatta 2016 yılında ‘’Snowden’’ isimli filmi bile çekilerek gösterime girdi. Snowden; PRISM isimli program sayesinde Apple, Microsoft, Google, Facebook, Skype ,Youtube, Yahoo, AOL ve Paltalk sunucularına rahatlıkla erişerek istedikleri verileri elde ettiklerini itiraf etmişti.
E. Snowden; Sistem Hatası kitabında ‘’Program en basit tabirle o ana dek gördüğüm bilimkurguya en yakın bilimsel gerçekti: Neredeyse istediğiniz kişinin adresini, telefonunu ya da IP adresini bir arayüze yazıyor, ardından o kişinin yakın tarihli tüm hareketlerini görebiliyordunuz.’’
Hatta Rusya, Edward Snowden’e sahip çıkmış, uyarıları neticesinde istihbarat servisi FSB için bilgisayar yerine daktilo kullanılmasına karar vermiş ve Edward Snowden’e 2020 yılında süresiz oturum vererek A.B.D’ye karşı koruma altına almıştı.
Şirketleri ele alırsak onların işi de ticari kazanç sağlamak, verdikleri hizmetin karşılığını almak ve bunu da en çok reklam vesilesiyle gerçekleştiriyorlar. 2022 yılında Dünya genelinde reklam harcamalarının 652 Milyar Amerikan doları olacağı tahmin ediliyor. Bu rakamın Dijital reklam payı ise %50’nin üzerinde yani ciddi bir pasta payı var ve hızla artıyor. Şirketler de bu pastadan paylarını alma derdinde
İnternette kullanıcı mısın yoksa ürün mü?
Bedelini ödemiyorsan ürünsün! Çünkü beleş peynir fare kapanında bulunur. Bedava bir program, yazılım, platform veya hizmet kullandığımızda aklımıza ister istemez bir soru takılıyor. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Böylesine profesyonel ve görsel tasarımı hoş bir işin illa ki arka planında masrafı var ve nereden karşılanıyor? Bu işi yapanlar bir hayır işi yapmıyorlar sonuçta işte orada tabir-i caizse kullanıcılarını yani bizleri pazarlıyorlar. Siz bir platforma üye olduğunuzda sizden birçok detaylı bilgi istiyor veya bir program indirdiğinizde o programı aktive ederken sizden izin isteniyor ve o programı kullanabilmek içinde izinlere onay vermeniz gerekiyor. İşte her şey böyle başlıyor… Uzun lafın kısası bizlerden aldıkları verileri paraya dönüştürerek pazarlama faaliyetlerinde kullanıyorlar.
Yasal yolla mahremiyetimizi çiğneyenlerin yanında yasadışı bu işleri yapan hackerlar da var. Hackerlar da diyor ki; ‘’İnternete bağlı her şeyi hacklemek mümkün’’ Bilgisayarlar, TV’ler, güvenlik kameraları, telefonlar, banka hesapları, alarmlar ve akıllı ev aletleri gibi dijital olan her şeyi, internete bağlı olduğu müddetçe hackleyebiliriz.
Sözün özü; İstihbarat kurumları, teknoloji şirketleri ve hackerlar olduğu müddetçe internette mahremiyet mümkün değil! Her zaman sizin haricinizde birileri özelinize girebilir. Sadece sizin bilmeniz gereken bilgileri, fotoğrafları ve videoları elde edebilirler. Ne yapsınlar benim hesabımı diye de düşünebilirsiniz…
Andrew Grove sözüyle yazımızı sonlandıralım; ‘’Sadece paranoyaklar hayatta kalır.’’
Mahremiyet ise en temel insani hakkımız. Ancak evimizde perdelerimizin çekili, kapılarımızın kapalı olmasının bizi huzurlu ve güvenli hissettirdiği gibi internette kendimizi huzurlu ve güvenli hissedebiliyor muyuz? 84 Milyon nüfusa sahip ülkemizde 67 Milyon internet kullanıcısı var ve nüfusun %70’i sosyal medya kullanıyor haliyle internet; istihbarat kurumları başta olmak üzere şirketler için çok mümbit bir mecra değil mi?
İstihbarat kurumlarından başlarsak en ünlüsü Echelon’dur. Echelon; ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere’nin Ukusa Antlaşmasıyla birlikte dünya üzerindeki tüm iletişim sistemlerini izledikleri ve kaydettikleri sistemin kod adıdır. Bu ‘’Küresel Gözetleme’nin’’ öncüsü olan A.B.D tüm görüşmeleri ve işlemleri anahtar kelimeler aracılığıyla izliyor, dinliyor ve gerekirse kaydediyor. Almanya’da bu istihbaratta ünlü, Der Spiegel dergisinin ulaştığı bir rapora göre Alman istihbarat birimi BND günlük 1.2 milyar; telefon görüşmeleri, e-posta gibi iletişim bağlarını tespit edip, dinleyip, görebiliyor. Hatta 2009 yılından itibaren Türkiye’yi izlemeye aldıkları yine aynı dergi tarafından ortaya çıkarıldı.
CIA için de çalışan Edward Snowden, 2013 yılında, NSA bağlı olarak çalışırken, Amerikan istihbaratının telekomünikasyon şirketleriyle işbirliği ve Avrupa hükümetlerine yönelik dinleme faaliyetleri hakkındaki ayrıntılı gizli belgeleri kopyalayıp sızdırmış, bu konuda büyük bir ifşaat yapmıştı, hatta 2016 yılında ‘’Snowden’’ isimli filmi bile çekilerek gösterime girdi. Snowden; PRISM isimli program sayesinde Apple, Microsoft, Google, Facebook, Skype ,Youtube, Yahoo, AOL ve Paltalk sunucularına rahatlıkla erişerek istedikleri verileri elde ettiklerini itiraf etmişti.
E. Snowden; Sistem Hatası kitabında ‘’Program en basit tabirle o ana dek gördüğüm bilimkurguya en yakın bilimsel gerçekti: Neredeyse istediğiniz kişinin adresini, telefonunu ya da IP adresini bir arayüze yazıyor, ardından o kişinin yakın tarihli tüm hareketlerini görebiliyordunuz.’’
Hatta Rusya, Edward Snowden’e sahip çıkmış, uyarıları neticesinde istihbarat servisi FSB için bilgisayar yerine daktilo kullanılmasına karar vermiş ve Edward Snowden’e 2020 yılında süresiz oturum vererek A.B.D’ye karşı koruma altına almıştı.
Şirketleri ele alırsak onların işi de ticari kazanç sağlamak, verdikleri hizmetin karşılığını almak ve bunu da en çok reklam vesilesiyle gerçekleştiriyorlar. 2022 yılında Dünya genelinde reklam harcamalarının 652 Milyar Amerikan doları olacağı tahmin ediliyor. Bu rakamın Dijital reklam payı ise %50’nin üzerinde yani ciddi bir pasta payı var ve hızla artıyor. Şirketler de bu pastadan paylarını alma derdinde
İnternette kullanıcı mısın yoksa ürün mü?
Bedelini ödemiyorsan ürünsün! Çünkü beleş peynir fare kapanında bulunur. Bedava bir program, yazılım, platform veya hizmet kullandığımızda aklımıza ister istemez bir soru takılıyor. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Böylesine profesyonel ve görsel tasarımı hoş bir işin illa ki arka planında masrafı var ve nereden karşılanıyor? Bu işi yapanlar bir hayır işi yapmıyorlar sonuçta işte orada tabir-i caizse kullanıcılarını yani bizleri pazarlıyorlar. Siz bir platforma üye olduğunuzda sizden birçok detaylı bilgi istiyor veya bir program indirdiğinizde o programı aktive ederken sizden izin isteniyor ve o programı kullanabilmek içinde izinlere onay vermeniz gerekiyor. İşte her şey böyle başlıyor… Uzun lafın kısası bizlerden aldıkları verileri paraya dönüştürerek pazarlama faaliyetlerinde kullanıyorlar.
Yasal yolla mahremiyetimizi çiğneyenlerin yanında yasadışı bu işleri yapan hackerlar da var. Hackerlar da diyor ki; ‘’İnternete bağlı her şeyi hacklemek mümkün’’ Bilgisayarlar, TV’ler, güvenlik kameraları, telefonlar, banka hesapları, alarmlar ve akıllı ev aletleri gibi dijital olan her şeyi, internete bağlı olduğu müddetçe hackleyebiliriz.
Sözün özü; İstihbarat kurumları, teknoloji şirketleri ve hackerlar olduğu müddetçe internette mahremiyet mümkün değil! Her zaman sizin haricinizde birileri özelinize girebilir. Sadece sizin bilmeniz gereken bilgileri, fotoğrafları ve videoları elde edebilirler. Ne yapsınlar benim hesabımı diye de düşünebilirsiniz…
Andrew Grove sözüyle yazımızı sonlandıralım; ‘’Sadece paranoyaklar hayatta kalır.’’