C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Covid-19 pandemisi nedeniyle haftalık çalışma saatleriniz azaldıysa, her sabah daha fazla uyumak isteyebilirsiniz. Gecede 7 ila 8 saatten fazla uyumak, alarm kullansanız bile zamanında uyanmayı çok daha zor hale getirebilir. Aşırı uyuyanlar gün boyunca sersemlik, sinirlilik ve dikkat eksikliği hissedebilir” dedi. Uykunun bedenin ve beynin dinlenme süreci olduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Abdullah Özkardeş, uyku bozuklukları hakkında uyarılarda bulundu.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ETKİLEYEBİLİR
Geceleri uykuya dalamamanın, uykunun durmadan bölünmesinin ya da sabah yorgun kalkmanın her insanın hayatının bazı dönemlerinde sık yaşadığı sorunlar arasında yer aldığının altını çizen Doç. Dr. Özkardeş, “Bir insan neredeyse ömrünün üçte birini uyuyarak geçiriyor. Kalitesiz uyku, kişinin hayatını olumsuz etkiliyor. Uzun süren uykusuzluk problemleri ise kişilerin bağışıklık sistemini zayıflatıp hastalıklara açık hale getirebiliyor” şeklinde konuştu. REM’E GEÇEMİYORSANIZ UYKU YETERSİZ KALIR Uykunun da kendi içinde fazlarının olduğunu dile getiren Doç. Dr. Özkardeş, “Birinci ve ikinci safhalar yüzeysel uyku dönemi; üçüncü ve dördüncü safhalar ise derin uyku dönemidir. Dördüncü safhadan sonra REM (Rapid Eye Movemonts) dönemi başlamaktadır. Rüyaların yüzde 80-90’ı bu evrede görülmektedir. İnsan uyusa bile derin uyku dönemine ve REM’e geçemiyorsa uyku yetersiz kalacaktır. Eğer vücut tam anlamıyla uyuyabiliyorsa dinlenir ve kişi ertesi güne hazır hale gelebilir. İyi ve kaliteli uyku uyuyan kişi daha dirençli ve güçlü olmaktadır. Uykusuzluk yaşayan veya uyku bozukluğu olan kişilerin bağışıklık sistemleri de olumsuz etkilenebilmektedir” ifadelerini kullandı.
UYKU TESTİ İLE TEŞHİS YAPILABİLİR
Doç. Dr. Özkardeş, uyku hastalıklarının teşhisinin, iyi bir anamnez alma ve çoklu uyku testi (Polisomnografi) ile yapıldığını ifade etti. Uyku bozukluklarının 2 şekilde ortaya çıktığını söyleyen Doç. Dr. Özkardeş, “Birincisi uykunun kendi hastalıkları, ikincisi de diğer hastalıkların uykuya etkileri ile olan uyku bozukluklarıdır” dedi. GRİBAL ENFEKSİYONLAR UYKU DÜZENİNİ BOZUYOR Doç. Dr. Özkardeş, uyku hastalıklarını ise şöyle sıraladı: “İnsomni; uykuya dalamama, az uyuma veya sık sık uyanmalardır. Hipersomni; aşırı uykululuk durumudur. Parasomni; uyku sırasında ortaya çıkan bir takım bozukluklardır.” Uyku bozukluğuna yol açan diğer hastalıkların içinde ağrılar, kırıklar, kaşıntılar veya ağrıya neden olan hastalıkların yer aldığını belirten Doç. Dr. Özkardeş “Depresyonda olan hastalar ya çok ya da az uyumaktadırlar. Bunun dışında gribal enfeksiyonlar, pnömoni (zatürre) gibi rahatsızlıklar uyku düzensizliğine neden olabilmektedir” dedi.
STRES VE KAYGI ÖNEMLİ BİR ENGEL
Koronasomnianın, pandemi ile ilgili uyku problemlerini ifade eden yeni bir terim olduğunu dile getiren Doç. Dr. Özkardeş, “Artan stres ve kaygı, uyku üzerinde etkili olabilmektedir. Koronavirüs pandemisi herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Fakat pandeminin ekonomik, zihinsel ve duygusal olarak sonuçları çok geniş bir toplumu etkilemiştir ve uyku için önemli engeller oluşturmuştur” diye konuştu. AŞIRI UYKU DİKKAT EKSİKLİĞİNE SEBEP OLABİLİR Sosyal mesafenin, okulların kapanmasının, karantinaların ve evden çalışmanın, her yaştan ve her kesimden insan için normal yaşam tarzlarında önemli değişiklikler getirdiğinin altını çizen Doç Dr. Özkardeş, şu bilgileri paylaştı: “Yeni bir günlük programlama yapmak veya yeni programa uyum sağlamak zor olabilir. Özellikle doğal ışık seviyesi düşükse evde kalmak, uyku ritminin bozulmasına neden olabilir. Şu anda çalışmıyorsanız veya Kovid-19 pandemisi nedeniyle haftalık çalışma saatleriniz azaldıysa, her sabah daha fazla uyumak isteyebilirsiniz. Gecede 7 ila 8 saatten fazla uyumak, alarm kullansanız bile zamanında uyanmayı çok daha zor hale getirebilir. Aşırı uyuyanlar ayrıca gün boyunca sersemlik, sinirlilik ve dikkat eksikliği hissedebilirler.”
BELİRSİZLİKLER TETİKLEYİCİ OLABİLİR
Kovid-19 pandemisinde anksiyetenin arttığını vurgulayan Doç. Dr. Özkardeş, “Birçok insan, hastalanmak veya istemeden diğer insanlara bulaştırmak istemediği için koronavirüse yakalanmaktan korkmaktadır. Çoğu insanın daha yaşlı veya önceden var olan koşullar nedeniyle yüksek risk gruplarında olan yakın arkadaşları veya aileleri vardır. Bu durum sağlıkları ve güvenlikleri konusunda endişelere yol açar. Ekonomik kaygılar da hemen hemen herkesi etkilemektedir. Ekonomik faaliyetler durma noktasına geldikçe ve iş kayıpları arttıkça gelir, tasarruf ve geçimini sağlamak konusunda endişeler de artmaktadır. Bu pandemi hakkında hâlâ çok fazla bilinmeyen olması ve yaşanan belirsizlikler genellikle uykuyu bölen endişeyi beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.
DEPRESYON UYKU BOZUKLUKLARINI ARTIRABİLİR
Pandemi ile ilgili belirsizliklerin yakınları hasta olan veya Kovid-19'dan vefat etmiş kişiler için daha da kötü olabileceğini, yalnızlaşma ve depresyon duygularını tetikleyebileceğini söyleyen Doç. Dr. Özkardeş, “Keder ve depresyon evde izolasyonla daha da kötüleşebilir, her ikisi de önemli uyku sorunlarına neden olabilir. Depresyonun diğer bulguları aktivitelere ilgi veya zevk kaybı, umutsuzluk veya değersizlik duyguları, iştah kaybı veya aşırı yemeyi içerebilir. Araştırmacılar pandemi boyunca depresyon oranlarının üç kat arttığını, uykudaki azalmanın ve alkol- tütün tüketimindeki artışın ise depresyon oranlarında da ani artışlara yol açtığını bildirdi” dedi.
UYKU HİJYENİ İÇİN BU ÖNERİLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Pandeminin, normal uyku düzenini bozabilecek zihinsel sağlığımıza önemli ölçüde zarar verdiğini ve bununla mücadele etmenin en iyi yolunun uyku hijyeni uygulamak olduğunun altını çizen Doç. Dr. Özkardeş, şu önerilerde bulundu: “Aynı saatte uyunup uyanılmalı. Yatakta televizyon izlenmemeli ve telefon kullanılmamalı. Gündüz şekerlemesi diye tabir edilen kısa uykulardan uzak durulmalı, gündüz yatakta uyumadan zaman geçirmenin de gece uykusuzluğa neden olduğu unutulmamalı. Gece geç saatlerde ağır yemekten kaçınılmalı. Günlük programlar yapılmalı; çalışma, ev işi ve oyun zamanları belirlenmeli. Can sıkıntısı ve paniğe teslim olunmamalı, aile ile konuşmalar yapılmalı, bir salgınla mücadele edildiği ve kurallara uyulması halinde salgının geçeceği söylenmeli. Özellikle çocuklar verecekleri tepkinin şiddetini ayarlamakta zorlanabileceği için aile bireyleri ile kaygı içeriğini artırıcı paylaşımlar yapmaktan kaçınılmalı. Evde yaşlı birey varsa onları incitici sözler sarf edilmemeli, salgının yalnızca yaşlıları etkilediği gibi yanlış ifadeler kullanılmamalı çünkü salgından gençler de ciddi düzeyde etkilenip hastanede tedavi görmek zorunda kalabiliyor.”
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ETKİLEYEBİLİR
Geceleri uykuya dalamamanın, uykunun durmadan bölünmesinin ya da sabah yorgun kalkmanın her insanın hayatının bazı dönemlerinde sık yaşadığı sorunlar arasında yer aldığının altını çizen Doç. Dr. Özkardeş, “Bir insan neredeyse ömrünün üçte birini uyuyarak geçiriyor. Kalitesiz uyku, kişinin hayatını olumsuz etkiliyor. Uzun süren uykusuzluk problemleri ise kişilerin bağışıklık sistemini zayıflatıp hastalıklara açık hale getirebiliyor” şeklinde konuştu. REM’E GEÇEMİYORSANIZ UYKU YETERSİZ KALIR Uykunun da kendi içinde fazlarının olduğunu dile getiren Doç. Dr. Özkardeş, “Birinci ve ikinci safhalar yüzeysel uyku dönemi; üçüncü ve dördüncü safhalar ise derin uyku dönemidir. Dördüncü safhadan sonra REM (Rapid Eye Movemonts) dönemi başlamaktadır. Rüyaların yüzde 80-90’ı bu evrede görülmektedir. İnsan uyusa bile derin uyku dönemine ve REM’e geçemiyorsa uyku yetersiz kalacaktır. Eğer vücut tam anlamıyla uyuyabiliyorsa dinlenir ve kişi ertesi güne hazır hale gelebilir. İyi ve kaliteli uyku uyuyan kişi daha dirençli ve güçlü olmaktadır. Uykusuzluk yaşayan veya uyku bozukluğu olan kişilerin bağışıklık sistemleri de olumsuz etkilenebilmektedir” ifadelerini kullandı.
UYKU TESTİ İLE TEŞHİS YAPILABİLİR
Doç. Dr. Özkardeş, uyku hastalıklarının teşhisinin, iyi bir anamnez alma ve çoklu uyku testi (Polisomnografi) ile yapıldığını ifade etti. Uyku bozukluklarının 2 şekilde ortaya çıktığını söyleyen Doç. Dr. Özkardeş, “Birincisi uykunun kendi hastalıkları, ikincisi de diğer hastalıkların uykuya etkileri ile olan uyku bozukluklarıdır” dedi. GRİBAL ENFEKSİYONLAR UYKU DÜZENİNİ BOZUYOR Doç. Dr. Özkardeş, uyku hastalıklarını ise şöyle sıraladı: “İnsomni; uykuya dalamama, az uyuma veya sık sık uyanmalardır. Hipersomni; aşırı uykululuk durumudur. Parasomni; uyku sırasında ortaya çıkan bir takım bozukluklardır.” Uyku bozukluğuna yol açan diğer hastalıkların içinde ağrılar, kırıklar, kaşıntılar veya ağrıya neden olan hastalıkların yer aldığını belirten Doç. Dr. Özkardeş “Depresyonda olan hastalar ya çok ya da az uyumaktadırlar. Bunun dışında gribal enfeksiyonlar, pnömoni (zatürre) gibi rahatsızlıklar uyku düzensizliğine neden olabilmektedir” dedi.
STRES VE KAYGI ÖNEMLİ BİR ENGEL
Koronasomnianın, pandemi ile ilgili uyku problemlerini ifade eden yeni bir terim olduğunu dile getiren Doç. Dr. Özkardeş, “Artan stres ve kaygı, uyku üzerinde etkili olabilmektedir. Koronavirüs pandemisi herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Fakat pandeminin ekonomik, zihinsel ve duygusal olarak sonuçları çok geniş bir toplumu etkilemiştir ve uyku için önemli engeller oluşturmuştur” diye konuştu. AŞIRI UYKU DİKKAT EKSİKLİĞİNE SEBEP OLABİLİR Sosyal mesafenin, okulların kapanmasının, karantinaların ve evden çalışmanın, her yaştan ve her kesimden insan için normal yaşam tarzlarında önemli değişiklikler getirdiğinin altını çizen Doç Dr. Özkardeş, şu bilgileri paylaştı: “Yeni bir günlük programlama yapmak veya yeni programa uyum sağlamak zor olabilir. Özellikle doğal ışık seviyesi düşükse evde kalmak, uyku ritminin bozulmasına neden olabilir. Şu anda çalışmıyorsanız veya Kovid-19 pandemisi nedeniyle haftalık çalışma saatleriniz azaldıysa, her sabah daha fazla uyumak isteyebilirsiniz. Gecede 7 ila 8 saatten fazla uyumak, alarm kullansanız bile zamanında uyanmayı çok daha zor hale getirebilir. Aşırı uyuyanlar ayrıca gün boyunca sersemlik, sinirlilik ve dikkat eksikliği hissedebilirler.”
BELİRSİZLİKLER TETİKLEYİCİ OLABİLİR
Kovid-19 pandemisinde anksiyetenin arttığını vurgulayan Doç. Dr. Özkardeş, “Birçok insan, hastalanmak veya istemeden diğer insanlara bulaştırmak istemediği için koronavirüse yakalanmaktan korkmaktadır. Çoğu insanın daha yaşlı veya önceden var olan koşullar nedeniyle yüksek risk gruplarında olan yakın arkadaşları veya aileleri vardır. Bu durum sağlıkları ve güvenlikleri konusunda endişelere yol açar. Ekonomik kaygılar da hemen hemen herkesi etkilemektedir. Ekonomik faaliyetler durma noktasına geldikçe ve iş kayıpları arttıkça gelir, tasarruf ve geçimini sağlamak konusunda endişeler de artmaktadır. Bu pandemi hakkında hâlâ çok fazla bilinmeyen olması ve yaşanan belirsizlikler genellikle uykuyu bölen endişeyi beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.
DEPRESYON UYKU BOZUKLUKLARINI ARTIRABİLİR
Pandemi ile ilgili belirsizliklerin yakınları hasta olan veya Kovid-19'dan vefat etmiş kişiler için daha da kötü olabileceğini, yalnızlaşma ve depresyon duygularını tetikleyebileceğini söyleyen Doç. Dr. Özkardeş, “Keder ve depresyon evde izolasyonla daha da kötüleşebilir, her ikisi de önemli uyku sorunlarına neden olabilir. Depresyonun diğer bulguları aktivitelere ilgi veya zevk kaybı, umutsuzluk veya değersizlik duyguları, iştah kaybı veya aşırı yemeyi içerebilir. Araştırmacılar pandemi boyunca depresyon oranlarının üç kat arttığını, uykudaki azalmanın ve alkol- tütün tüketimindeki artışın ise depresyon oranlarında da ani artışlara yol açtığını bildirdi” dedi.
UYKU HİJYENİ İÇİN BU ÖNERİLER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Pandeminin, normal uyku düzenini bozabilecek zihinsel sağlığımıza önemli ölçüde zarar verdiğini ve bununla mücadele etmenin en iyi yolunun uyku hijyeni uygulamak olduğunun altını çizen Doç. Dr. Özkardeş, şu önerilerde bulundu: “Aynı saatte uyunup uyanılmalı. Yatakta televizyon izlenmemeli ve telefon kullanılmamalı. Gündüz şekerlemesi diye tabir edilen kısa uykulardan uzak durulmalı, gündüz yatakta uyumadan zaman geçirmenin de gece uykusuzluğa neden olduğu unutulmamalı. Gece geç saatlerde ağır yemekten kaçınılmalı. Günlük programlar yapılmalı; çalışma, ev işi ve oyun zamanları belirlenmeli. Can sıkıntısı ve paniğe teslim olunmamalı, aile ile konuşmalar yapılmalı, bir salgınla mücadele edildiği ve kurallara uyulması halinde salgının geçeceği söylenmeli. Özellikle çocuklar verecekleri tepkinin şiddetini ayarlamakta zorlanabileceği için aile bireyleri ile kaygı içeriğini artırıcı paylaşımlar yapmaktan kaçınılmalı. Evde yaşlı birey varsa onları incitici sözler sarf edilmemeli, salgının yalnızca yaşlıları etkilediği gibi yanlış ifadeler kullanılmamalı çünkü salgından gençler de ciddi düzeyde etkilenip hastanede tedavi görmek zorunda kalabiliyor.”