C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
'in Gazete Duvar'da yer alan yazısı şu şekilde:2 hafta süren 26. Taraflar Konferansı COP26 sonunda bitti. Bu siyasî-bilimsel müzakereyi daha anlaşılır kılmak için biraz sinematografik sahnelerle konuyu besleyelim derim.
Öncelikle bir uzay filosunun Glasgow’a yaklaştığını ve COP26 iklim zirvesine yukarıdan bir baktığını düşünün. Tam uzaylı hareketi, çok akıllıca değil mi? 197 ülke, onların hükümet yöneticileri, şirketler ve profesyonel STK’lar ile nefis bir resim. Kasım ayında uzaydan gelip Dünya'yı ziyaret etmek ve tanımak isteyenler için nefis bir fırsat.
COP26 rekor katılımlı, bol çeşnili bir iklim zirvesi. Uzaylı olsanız ilk işiniz hemen BM ziyaretçi kayıt listesine girmek ve tabiî ki internetten haberlere bakmak olacaktır. O da ne? İki hafta önce 20 hükümet başkanı Roma diye bir yerde buluşacak, sıcaklık artışını 1,5 C’de tutmak ve kömüre verilen finansmanı durdurmak gibi kararlar alacaktır. Önden giden uzay gemisi durumu incelemiş ve uzaylıların gemisine raporlayarak “Sıcaklık artışını 1,5 C’de tutmak kararını almışlar ama bunun eylemlerini karar metnine koymamışlar” diyerek ana gemiye raporlamıştır. Rapora ayrıca “20 ülkenin lideri Roma’da G-20 adı verdikleri zirve sonrası, bu ülkelerin politikacıları Glasgow’a doğru uçarken doğuya doğru giden bir uçak tespit edilmiştir” diye bir bilgi iliştirilir. Komuta gemisi merak eder, böyle bir ayrıntının önemli olacağını düşünür ve öncü gemiye sorulmasını ister. Gelen cevapta “1 ay önce alınan 3,1 milyar euroluk borç (!) anlaşması ve Roma’da yapılan Biden görüşmesi sonrası gerek kalmadığı için ülkeleri Türkiye’ye dönmüşlerdir” diye hemen cevap gelir.
Filo komutanı şaşkındır. İlk defa geldiği Dünya'da Türkiye diye bir ülke duymuştur. Komutan daha önce karbonifer döneminde Dünya'ya gelmiş, bitki patlamasına hayran kalmış ve geminin bilim ekibinden, sonrasında oluşacak fosilleşme ile gezegenin 5-6 bin ppm olan karbondioksit yoğunluğunun düşmesinin mümkün olacağını ve yaşamın gelişeceğini müjdelemişti. Demek ki komutan 292 ile 354 milyon yıl önce bu gezegene gelmişti. Önceki ziyareti pre-kambriyen üst zamanın sonunda idi ve o zamandan oluşan petrolü biliyorlardı. Şimdi yarım milyar yılda oluşan petrol, gaz ve çeyrek milyar yılda oluşan kömürün bir yüzyıldan az fazla zamanda yakabildiğini görmek, yaşama kucağını açan gezegenin şimdi yaşamı bu kadar hızlı ittiğini görmek çok şaşırtıcı idi. Gezegen şimdiden birkaç milyon yıl geriye gitmiş ve onlarca milyon yıl geriye gitmesi için artık zaman kalmamıştır.
İnanılmaz gelebilir ama uzaydan bakan biri için resim gerçekten de bu. Atmosferi bir sürahi olarak düşünürsek ve içinde bir bardaklık seragazı alacak yer kalmışken, devletler hâlâ 3 ve hatta 4 bardak seragazı boşaltma yarışı içindeler. Bu taşan 2-3 bardak sera gazı ise aslında bizim için karbonifer dönemine doğru bir yolculuk demek.
İki hafta önce “
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
” başlıklı yazımızda, "Glasgow’dan gelecek haberleri sorgulamadan doğru kabul etmeyin" demiştik. Devamında, "İklim zirveleri büyük bir heyecanla başlar, geçmiş yıllar yaşanmamış gibi sürer, uzatmalarda müthiş bir ilerleme havası yaratılarak kapanır" diye uyarmıştık.Şimdi tam da böyle oldu. Roma’da en gelişmiş ve en kirletici 20 ülkenin devlet başkanlarının 20’sinin de aldığı kararlar sonrası COP26 başladı. Çin, Rusya ve Türkiye dışında ülkelerin açılışa katılması ile zirve başlamış, peşinden ormansızlaşmayı 2030’da bitirecek, katılanların metan emisyonlarını 2030’da yüzde 30 azaltacağı yeni anlaşmalar gündeme oturmuş, kömürden çıkışın ilan edileceği ve net-sıfır emisyonlarının bir bir duyurulduğu bir karnaval yaşandı. Ama bu cümlenin aslının “2030’a kadar ormansızlaşmanın devam edeceği” ve de bunda orman yangınlarına müdahale etmeyen (!) Brezilya ve Türkiye’nin de adı geçtiğini, metan emisyonlarını toplamda sadece yüzde 15 azalacağı, kömürden bu ülkeler çıkarken diğer ülkelerin gireceği, net sıfırın koca bir yalan olduğunu söylersek (bakınız önceki yazımız) durumun hiç de öyle olmadığını anlarız.
COP26’dan bildiren NY Magazine’den David Wallace-Wells ülkelerin (i) başlangıç yıllarını ertelediğini, (ii) eylemleri yavaştan aldığını, (iii) bugüne dair sorumlulukları ötelemek için geleceğe dair hedefleri tartıştığını anlatıyor. Ne güzel bir resim.
Ama COP26’da ilginç bir uzamsal-kavramsal bir sorun daha var. Uzay gemisinin genç komutan yardımcısı katılımcı listesinde en çok orman katliamı yapan Brezilya’nın zirveye en çok katılan ülke olduğunu, onu rekor ağaç kesimi politikası yapan Türkiye’nin izlediğini iletiyor ve “ama ülkede gündemde hiç yok” diye raporuna ekliyor. Türkiye 374 katılımcı ile en çok giden ikinci ülke iken, son dakika Erdoğan’ın görüşmesi ve iptali ile saray eşrafı gitmekten vazgeçti; ama muhalefet partileri dahil, hâlâ ev sahibi İskoçya'dan daha fazla katılım gösteriyoruz.
İklim meselesini umursamayan iki ülkenin böyle kalabalık katılması ilginç olabilir. Bu resmi daha ilginç hale getirelim. Fosil yakıt lobicilerinin 503 temsilci ile en kalabalık katılımcı olduğunu söylesem ne düşünürsünüz? Böylece en kalabalık katılımın Fosil Yakıt Cumhuriyeti, Brezilya ve Türkiye'den olduğunu düşünürsek resim daha anlaşılır olacaktır.
Zirvede bu konular kadar, bir konu daha da çok konuşuldu. Article 6, yani Madde 6. Özetle, para! O kadar kötü muhabbet ki, konu bir yazı ve utanç konusu. Girmiyorum, kusura bakmayın.
COP26 MÜJDESİ!
Her seferinde olduğu gibi çarşamba günü taslak metin çıktı, cuma günü metin tartışıldı ve zirve yine cumartesiye uzadı. Cumartesi günü ise tartışmalar akşama taştı ve 22.22’de kapanış oturumu başladı. Bu son oturum pazar sabahı 02.27’de bitti.
COP26 bir müjdeyi bize yine bahşetti. Evet, devletler yine salladılar, yine ötelediler ve yine halka, doğaya gelince ağrıdan aldılar. Tıpkı bu yaz kalkamayan söndürme uçakları gibi. Ama yine kötü de olsa bir anlaşma, bir fikir birliği ile çıktılar.
COP26 müthiş bir deneyimdi. Ortaya Glasgow İklim Paktı (GİP) gibi yeni bir “karar” çıktı. GİP’e dair eleştirilerimiz aynen geçerli. Ama pakt bize düşen görevi o kadar iyi anlatıyor ki. COP26 sonuçları “kendi işini kendin gör ve siyasetçiye bırakma” diyor. Çok açık. IPCC de diyor ki; “kömürü yakma artık, Kömürlü Elektrik Santrallerini (KES’leri) KES artık!”. Üstüne asfalt dökme, betonu yasakla, gerekiyorsa karneye bağla, diyor. Bunu onlar yapamayacak. Onlardan beklerseniz Godot’u beklemekten bile beter olursunuz. Siz, biz yapacağız.
TÜRKİYE GLASGOW İKLİM PAKTI’NI KABUL ETTİ, HAYIRLI OLSUN!
Glasgow İklim Paktı (GİP) oybirliği ile kabul edildi. Türkiye de kabul edenler arasında. Dolayısıyla artık elimizde kapı gibi resmî bir belge var. Bu hali ile GİP yerli ve millî bir belge artık.
Özetle, Glasgow İklim Paktı bize ne anlatıyor?
Sunulan GİP 8 başlık ve 97 cümleden oluşuyor. IPCC’nin ağustos raporunu dikkate alıyor, devamını bekliyor. Uyum konusundaki başlıkta hayal kırıklığına değiniyor ve adımların büyütülmesi çağrısında bulunarak ev ödevleri veriyor. Finansman kısmı yine çözülemeyen bir başlık olarak kalıyor. Hâlâ devletlerin yıllık 100 milyar dolarlık finansman sözlerini yerine getirmemiş olması yine konu oluyor. (Bu ortamda Türkiye’nin iklimi daha çok değiştirmek için 3,1 milyar euro kredi almasının çelişkisi meseleyi bize anlatıyor. Bizim almamız ama ihtiyacı olan pek çok fakir ülkenin hâlâ bunu tartışıyor olması garip değil mi?) Azaltım konusunda 2030’da 2010’a göre emisyonları yüzde 45 düşürme ve yüzyıl ortasında net-sıfır hedefine çağırması iyi gibi görünse de, zaten emisyonları 2030’da yüzde 13,7 arttıracağımızı GİP’e yazmaları bir çelişki ise, diğer çelişki, bu hali ile bile 1,5 C sınırına yakalama ihtimalimizin yüzde 33 gibi oldukça düşük bir seviye olması. Farklı olarak, ülkelerin 2030 için beyanlarını güncellemelerini istemesi ve bunu önümüzdeki yıl yapmaya çağırması bize bir fırsat gibi görünüyor. İklim felaketleri ile ortaya çıkan kayıp ve zararlara gelişmiş ülkelerin yanaşmaması, GİP’te de aynen belli oluyor.
KAPTAN KİRK BİLDİRİYOR!
Zirveye dair bazı görüşlerin “sonun başlangıcı” ifadesini kullanması ilginçti. Siyasetçiler cephesinde bu doğru ve bunun karamsarlığı ise kaçınılmaz. Ancak işi siyasetçilere bıraktığımız bu düzen yüzünden bu hale gelmedik mi? Kendi görevlerimizi yerine getirmeyip siyasetçiye ihale ederek kendimizi patron gibi görmedik mi?
COP26 iklim zirvesi ortaya çıkan Glasgow İklim Paktı ile devletlerin biraz kötü ve çirkin kaldığını, yapmaları gereken işleri öteledikleri, yapmaya başlama tarihlerini hâlâ tartıştıkları bir zirve oldu. Bu yüzden zirveye katılan siyasetçiler ülkelerinde bol bol fırça yiyorlar. Ağustosta çıkan IPCC raporunun bize ne anlattığını
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
. Şimdi bunu üstüne GİP’i koyun, ortaya nefis bir yol haritası, toplumsal hareket planı çıkar. İşte bu da COP26’nın en iyi kısmı. Ama unutmayın ki bu kararların altında Türkiye’nin imzası, onayı var. Bunları uygulamak ve ötesine geçirmek için müthiş bir kapı açıyor.Uzay gemisi metaforu ile yazımızı bitirelim. 1966’de Star Trek filminin Kaptan Kirk’i William Shatner tam 90 yaşında uzaya çıktı. Filminden tam 45 yıl sonra. Tek mesele bu yazıdaki uzay gemisi mizansenine inanmanız ya da kaptan Kirk’ün motivasyonuna hayran kalmanız değil. Mesele, siyasetçilerin söylemlerine inanmayı bırakıp sorgulamaya başlamamız ve bilimin tartışmalarını izlemek yerine işleme koymamız.
Yıldız Gemisi Atılgan’dan bildiriyorum, Glasgow İklim Paktı hayırlı olsun!