C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Her olaydan sonra bu son olsun, bu son olsun demekten yorulduk. Dün Leyla bugün Müslüme yarın başka Müslümeler, başka Leylalar.
Bunlar son olmayacak biliyoruz
Nereden mi biliyoruz; Diyanet'in baldız fetvalarından biliyoruz, kadın erkek eşitliğini fıtrata aykırı bulan siyasilerin zihniyetinden biliyoruz, kadının çalışma hayatından çekilmesini eve kapanıp yalnızca çocuk doğurmasını isteyen gericilikten biliyoruz, kıyafetinden tahrik oldum diye şiddete yönelen sapıklıktan biliyoruz, gece o saatte ne işi varmış diyen pişkinlikten biliyoruz, gece yarıları iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'nden biliyoruz.
Sonuç olarak karşımıza arkasında bıçaklı saldırganın takip ettiği bir kadının, kapının açılmasını dört gözle beklediği korku filmi gibi bir video kamera görüntüsü zihnimize kazınıyor.
Çocukluktan itibaren çeşitli gerekçelerle baskılanmış kadın, evlendiğinde eşinden, iş yerinde patronundan, siyasette ise yetkililerden sürekli maruz kalarak içselleştirdiği şiddete çözüm ve destek bulamadıkça zamanla içe kapanıyor ve çaresiz hissediyor.
Şiddete maruz kalıp destek arayan kadınlar ise tamamen çaresiz hissedeceği ortam ve şartlarla yüzyüze geliyor. Defalarca yaptığı şikayetlerin sonucunda, korunmayı veya failin ceza almasını beklerken aksine kendisine daha çok bilenmiş, karşısında elini kolunu sallayarak dolaşan bir tacizci veya katille yaşamaya devam etmek durumunda kalıyor.
Çocuklar için ise bu durum çok daha vahim. Gerek aile içi gerek aile dışı cinsel suçlarda çocuğun çok sonradan anlamdırdığı olaylar tüm hayatı boyunca yaşayacağı ve atlatamayacağı travmalara dönüşüyor. Başına gelenleri anlatması, yazması veya resmetmesi bile inandırıcı kabul edilmeyip somut deliller aranıyor.
Ne kadınlar, ne çocuklar kimseyi inandıramıyor!
Ta ki Müslümeler hayatran koparılana kadar!
Peki kim koruyacak bu çocukları?
Kadına ve çocuğa yöneltilen her türlü şiddet görünürde şahsi olsa da temelde politiktir, kültüreldir. Önce bunu kabullenir ve başta hukuk olmak üzere eğitim ve özellikle asıl işlevini büyük ölçüde yitirmiş ve siyasetin fetvacısı haline gelmiş diyanetin politikalarını değiştirerek başlamalıyız.
Tüm çocukları bilinçlendirilmeli, hiçbir şikayet görmezden gelinmemeli tüm kadınlar korunacağına dair güvende hissetmeli, kimse yalnız olduğunu düşünmemelidir. Bunu yapacak olan devlettir.
Biz ise bu mekanizmalaron çalıştırılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Bu vesileyle çocuk istismarları olaylarını kınıyor ve davalarının takipçisi olacağımızı
Birleşik Dayanışma Platformu olarak kamuoyuna bildiririz.
Bileşik Dayanışma Platformu
Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Sarıkaya
Bunlar son olmayacak biliyoruz
Nereden mi biliyoruz; Diyanet'in baldız fetvalarından biliyoruz, kadın erkek eşitliğini fıtrata aykırı bulan siyasilerin zihniyetinden biliyoruz, kadının çalışma hayatından çekilmesini eve kapanıp yalnızca çocuk doğurmasını isteyen gericilikten biliyoruz, kıyafetinden tahrik oldum diye şiddete yönelen sapıklıktan biliyoruz, gece o saatte ne işi varmış diyen pişkinlikten biliyoruz, gece yarıları iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'nden biliyoruz.
Sonuç olarak karşımıza arkasında bıçaklı saldırganın takip ettiği bir kadının, kapının açılmasını dört gözle beklediği korku filmi gibi bir video kamera görüntüsü zihnimize kazınıyor.
Çocukluktan itibaren çeşitli gerekçelerle baskılanmış kadın, evlendiğinde eşinden, iş yerinde patronundan, siyasette ise yetkililerden sürekli maruz kalarak içselleştirdiği şiddete çözüm ve destek bulamadıkça zamanla içe kapanıyor ve çaresiz hissediyor.
Şiddete maruz kalıp destek arayan kadınlar ise tamamen çaresiz hissedeceği ortam ve şartlarla yüzyüze geliyor. Defalarca yaptığı şikayetlerin sonucunda, korunmayı veya failin ceza almasını beklerken aksine kendisine daha çok bilenmiş, karşısında elini kolunu sallayarak dolaşan bir tacizci veya katille yaşamaya devam etmek durumunda kalıyor.
Çocuklar için ise bu durum çok daha vahim. Gerek aile içi gerek aile dışı cinsel suçlarda çocuğun çok sonradan anlamdırdığı olaylar tüm hayatı boyunca yaşayacağı ve atlatamayacağı travmalara dönüşüyor. Başına gelenleri anlatması, yazması veya resmetmesi bile inandırıcı kabul edilmeyip somut deliller aranıyor.
Ne kadınlar, ne çocuklar kimseyi inandıramıyor!
Ta ki Müslümeler hayatran koparılana kadar!
Peki kim koruyacak bu çocukları?
Kadına ve çocuğa yöneltilen her türlü şiddet görünürde şahsi olsa da temelde politiktir, kültüreldir. Önce bunu kabullenir ve başta hukuk olmak üzere eğitim ve özellikle asıl işlevini büyük ölçüde yitirmiş ve siyasetin fetvacısı haline gelmiş diyanetin politikalarını değiştirerek başlamalıyız.
Tüm çocukları bilinçlendirilmeli, hiçbir şikayet görmezden gelinmemeli tüm kadınlar korunacağına dair güvende hissetmeli, kimse yalnız olduğunu düşünmemelidir. Bunu yapacak olan devlettir.
Biz ise bu mekanizmalaron çalıştırılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Bu vesileyle çocuk istismarları olaylarını kınıyor ve davalarının takipçisi olacağımızı
Birleşik Dayanışma Platformu olarak kamuoyuna bildiririz.
Bileşik Dayanışma Platformu
Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Sarıkaya