C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Belediye başkanlığında sokakta aç kalan insanların yardımın koşardın, şimdi vatandaşı aç gezerken lüks içinde sefa sürebilen bir vicdansız adam oldun.
"(Bakan Nebati'ye) Komplo teorileriyle saçmalayan bir atanmış özgüveni, bırakın ekonomiyi matematik bile bilmeyen büyük bir cehalet görüyoruz. Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum lütfen bir an önce aklınızı başınıza alın. Belli ki sizin kapasiteniz kısıtlı o nedenle size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim. İşe önce enflasyon sarmalını tersine çevirmekle başlayın.
"Bakın aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız. Bankaların sizde zorunlu karşılık olarak tutukları rezervlerle kura müdahale ediyorsunuz, yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Yapmayın bu gizli kapaklı işlere olan merakınız ve kural tanımazlığınız ekonomiyi daha da kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak.
"Ak Parti iktidarının ekonomideki yönetim modeli gençleri ve kadınları dışlayan, onları güvencesiz istihdama iten çağ dışı bir anlayıştan başka bir şey değil. Bunu kabul etmiyoruz çünkü bu ülkenin kadınları ve gençleri çok daha iyisini hak ediyor.
"20 Ocak 2020’den beri, tam 79 ile gittik. Gittiğimiz her yerde, karşılaştığımız yoksulluğu, en derinden hisseden kesimlerden biri olan, gençlerimizin düşüncelerini de dinleme fırsatımız oldu. Kimi zaman ben sordum kimi zaman da onlar dertlerini haykırdı. Henüz 12 yaşında, Faizden, hiperenflasyondan, devalüasyondan bahseden çocuklarımızı; Henüz 16 yaşında, Asgari ücretin ne kadar açıklanacağını, merak eden gençlerimizi dinledim. Ailesine yük olmamak için, inşaatta çalışan, çalıştığı için, üniversite okuyamayan, imkânı olup okusa bile, işe girme umudu kalmayan, elleri kalem tutmaktan değil, tarlada çalışmaktan nasırlanan, gençlerimizle konuştum. Ülkemizin her yanını saran; kayırmacılığın, torpilin ve liyakatsizliğin karşısında, kendine bir fırsat bulamayan, fırsat bulamadıkça, ülkesinden umudunu kesen, umudu yurt dışında arayan, bu nedenle de dışlanan, suçlanan ve yok sayılan gençlerimizi, daha iyi anladım. Onlar konuştukça, onların endişelerini ve korkularını dinledikçe, yüreğimin acısı daha da derinleşti. Gençlerimizi bu hâle getiren, bu ucube düzenden daha da utandım.
"Erdoğan'a: Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? "
Bugün, ülkemizdeki çocukların yarısı, gençlerin de üçte biri, en yoksul yüzde 20’lik kesimde yaşıyor. Tam 4,2 milyon çocuk 2,1 milyon genç ve bunu içim çok acıyarak söylüyorum, 954 bin bebek, kişi başına gelirin, yılda sadece 4600 lira olduğu, en yoksul ailelerde yaşıyor. Sayın Erdoğan değerlerini hiçe sayıp, fikirlerini dinlemediğin, günde 20 liraya mahkûm edip, üstüne bir de, 'Elinize dilinize dursun' dediğin gençlerimizin 3’te 1’inin yoksul olduğunu biliyor musun? Resmî tanıma göre, ülkemizdeki 12,3 milyon yoksul vatandaşımızın tam 6,2 milyonunun, genç olduğunu biliyor musun? 12 milyon gencimizin 2 milyonunun, bilgisayarının olmadığını, 1,3 milyonunun, eski giysilerinin yerine, yenisini alamadığını, 1 milyonun, ikinci bir ayakkabısının olmadığını, biliyor musun? 'Başka bir dünya mümkün' dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? Eski Türkiye’den dem vurarak, nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, ‘Çıkar telefonunu göster’ nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin. Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin. Ayıptır, günahtır.
"Erdoğan çocuklarımızı, yoksulluğa mahkûm etmişsen, o koltukta oturmayı da, hak etmiyorsun demektir"
“Sayın Erdoğan artık son demlerini yaşadığın, 20 yıllık devri iktidarının sonucunda çocuklarımızı, yoksulluğa mahkûm etmişsen, onları Cumhuriyetimizin sunduğu fırsatlardan, mahrum etmişsen, geleceklerinin önüne setler örmüşsen, sen artık, o koltukta oturmayı da, hak etmiyorsun demektir. Bu kadar basit.
"Önce aileleri mahkûm ediyorsunuz sonra çocukları. O çocukların hayallerini elinden aldınız sayı n Erdoğan.
"Benim yaş grubum buradasınız çok zengin ailelerin hatta ortalama ailelerin çocuklarıyız biz. Yahu biz üniversitede siyaset yaptık. Bu ülkeyi kurtaracak kendimize göre tasavvurlarımız oldu onlarla ilgili kitaplar okuduk onlarla ilgili arkadaşlarımızla bir araya geldik okuduğumuz kitapları tartıştık. Güvenlikle ilgili sorunların olmadığı okullarda üstün başarılar göstererek bitirdik. Nasıl yaptık biz bu işleri? Devlet arkamızdaydı her türlü eksikliğe rağmen devlet arkamızdaydı. Şimdi gidiyorsunuz bir ilçeye o çocuk garsonluk yapıyor. Böyle bir dünya var mı? Böyle bir şey olmaz. Bunu değiştirmek zorundayız bu ülke bunu kaldıramaz. Şımarık şımarık telefonunu göster. O çocuğun bilgisayarı yok emmi biliyor musun? İkinci ayakkabısı yok. İşte gençler işte bu yüzden kendilerini sömüren okul hayatlarını engelleyen güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Sözde yarı zamanlı işlerde kötü niyetli iş verenler gençlerin emeklerini sonuna kadar sömürüyor. Maalesef uzun çalışma saatlerinin resmen norm haline getirildiği ülkemizde gençler haklarını aramayı akıllarına bile getiremiyor. Birazcık sesini çıkaranlar hemen işten atılıyor. Gençlerimiz sürekli aç kalmak ile hak aramak arasında tercih yapmaya zorlanıyor.
Ayrıntılar gelecek...
"Belediye başkanlığında sokakta aç kalan insanların yardımın koşardın, şimdi vatandaşı aç gezerken lüks içinde sefa sürebilen bir vicdansız adam oldun.
"(Bakan Nebati'ye) Komplo teorileriyle saçmalayan bir atanmış özgüveni, bırakın ekonomiyi matematik bile bilmeyen büyük bir cehalet görüyoruz. Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum lütfen bir an önce aklınızı başınıza alın. Belli ki sizin kapasiteniz kısıtlı o nedenle size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim. İşe önce enflasyon sarmalını tersine çevirmekle başlayın.
"Bakın aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız. Bankaların sizde zorunlu karşılık olarak tutukları rezervlerle kura müdahale ediyorsunuz, yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Yapmayın bu gizli kapaklı işlere olan merakınız ve kural tanımazlığınız ekonomiyi daha da kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak.
"Ak Parti iktidarının ekonomideki yönetim modeli gençleri ve kadınları dışlayan, onları güvencesiz istihdama iten çağ dışı bir anlayıştan başka bir şey değil. Bunu kabul etmiyoruz çünkü bu ülkenin kadınları ve gençleri çok daha iyisini hak ediyor.
"20 Ocak 2020’den beri, tam 79 ile gittik. Gittiğimiz her yerde, karşılaştığımız yoksulluğu, en derinden hisseden kesimlerden biri olan, gençlerimizin düşüncelerini de dinleme fırsatımız oldu. Kimi zaman ben sordum kimi zaman da onlar dertlerini haykırdı. Henüz 12 yaşında, Faizden, hiperenflasyondan, devalüasyondan bahseden çocuklarımızı; Henüz 16 yaşında, Asgari ücretin ne kadar açıklanacağını, merak eden gençlerimizi dinledim. Ailesine yük olmamak için, inşaatta çalışan, çalıştığı için, üniversite okuyamayan, imkânı olup okusa bile, işe girme umudu kalmayan, elleri kalem tutmaktan değil, tarlada çalışmaktan nasırlanan, gençlerimizle konuştum. Ülkemizin her yanını saran; kayırmacılığın, torpilin ve liyakatsizliğin karşısında, kendine bir fırsat bulamayan, fırsat bulamadıkça, ülkesinden umudunu kesen, umudu yurt dışında arayan, bu nedenle de dışlanan, suçlanan ve yok sayılan gençlerimizi, daha iyi anladım. Onlar konuştukça, onların endişelerini ve korkularını dinledikçe, yüreğimin acısı daha da derinleşti. Gençlerimizi bu hâle getiren, bu ucube düzenden daha da utandım.
"Erdoğan'a: Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? "
Bugün, ülkemizdeki çocukların yarısı, gençlerin de üçte biri, en yoksul yüzde 20’lik kesimde yaşıyor. Tam 4,2 milyon çocuk 2,1 milyon genç ve bunu içim çok acıyarak söylüyorum, 954 bin bebek, kişi başına gelirin, yılda sadece 4600 lira olduğu, en yoksul ailelerde yaşıyor. Sayın Erdoğan değerlerini hiçe sayıp, fikirlerini dinlemediğin, günde 20 liraya mahkûm edip, üstüne bir de, 'Elinize dilinize dursun' dediğin gençlerimizin 3’te 1’inin yoksul olduğunu biliyor musun? Resmî tanıma göre, ülkemizdeki 12,3 milyon yoksul vatandaşımızın tam 6,2 milyonunun, genç olduğunu biliyor musun? 12 milyon gencimizin 2 milyonunun, bilgisayarının olmadığını, 1,3 milyonunun, eski giysilerinin yerine, yenisini alamadığını, 1 milyonun, ikinci bir ayakkabısının olmadığını, biliyor musun? 'Başka bir dünya mümkün' dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? Eski Türkiye’den dem vurarak, nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, ‘Çıkar telefonunu göster’ nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin. Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin. Ayıptır, günahtır.
"Erdoğan çocuklarımızı, yoksulluğa mahkûm etmişsen, o koltukta oturmayı da, hak etmiyorsun demektir"
“Sayın Erdoğan artık son demlerini yaşadığın, 20 yıllık devri iktidarının sonucunda çocuklarımızı, yoksulluğa mahkûm etmişsen, onları Cumhuriyetimizin sunduğu fırsatlardan, mahrum etmişsen, geleceklerinin önüne setler örmüşsen, sen artık, o koltukta oturmayı da, hak etmiyorsun demektir. Bu kadar basit.
"Önce aileleri mahkûm ediyorsunuz sonra çocukları. O çocukların hayallerini elinden aldınız sayı n Erdoğan.
"Benim yaş grubum buradasınız çok zengin ailelerin hatta ortalama ailelerin çocuklarıyız biz. Yahu biz üniversitede siyaset yaptık. Bu ülkeyi kurtaracak kendimize göre tasavvurlarımız oldu onlarla ilgili kitaplar okuduk onlarla ilgili arkadaşlarımızla bir araya geldik okuduğumuz kitapları tartıştık. Güvenlikle ilgili sorunların olmadığı okullarda üstün başarılar göstererek bitirdik. Nasıl yaptık biz bu işleri? Devlet arkamızdaydı her türlü eksikliğe rağmen devlet arkamızdaydı. Şimdi gidiyorsunuz bir ilçeye o çocuk garsonluk yapıyor. Böyle bir dünya var mı? Böyle bir şey olmaz. Bunu değiştirmek zorundayız bu ülke bunu kaldıramaz. Şımarık şımarık telefonunu göster. O çocuğun bilgisayarı yok emmi biliyor musun? İkinci ayakkabısı yok. İşte gençler işte bu yüzden kendilerini sömüren okul hayatlarını engelleyen güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Sözde yarı zamanlı işlerde kötü niyetli iş verenler gençlerin emeklerini sonuna kadar sömürüyor. Maalesef uzun çalışma saatlerinin resmen norm haline getirildiği ülkemizde gençler haklarını aramayı akıllarına bile getiremiyor. Birazcık sesini çıkaranlar hemen işten atılıyor. Gençlerimiz sürekli aç kalmak ile hak aramak arasında tercih yapmaya zorlanıyor.
Ayrıntılar gelecek...