- Katılım
- 8 Ekim 2019
- Mesajlar
- 899
Şarkıcı Işın Karaca, son dönemde konserlerinde tercih ettiği sahne kostümleri üzerinden "eleştirilen" Gülşen hakkında, "Gülşen aslan gibi şarkıcı, efsane bir söz yazarı. Sadece ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Işın Karaca, tatil yapmak için gittiği Uludağ'da gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Karaca, "Gülşen aslan gibi şarkıcı, efsane bir söz yazarı. Sadece ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum. Son kostümünü görmedim, telefondan uzak durmaya söz verdim o yüzden bakmadım iyi çalışmalar."
Işın Karaca, daha önce meslektaşıyla ilgili, "Şunu söylemem gerekiyor, ben de kız annesiyim. Ben Türkiye'de sanat yapıyorum. Her şeyin dozajını çok net bilmek gerekiyor hayatta. Yanındaki 3-5 marjinal insana inanıp da 'Haydi bu çok güzel oldu, bunu da magazine taşıyalım' demekle olmuyor bazı şeyler. Bir kariyer var önümüzde bakın Gülşen çok özel bir kız, besteler yapan, buna ihtiyacı olmayan bir insan. Ama mesele şu, ben bunu 10 yaşındaki kızıma atıp normalleştirebilir miyim bunu? Yani bu değil normalleştiremezsin bu kadarını, bu kadarı fazla!" demişti. (Habertürk-Onur Aydın)
Pek çok sanatçının da destek olduğu Gülşen'in sosyal medya hesabından eleştirilere yanıt verdiği o açıklama ise şu şekildeydi:
Işın Karaca, tatil yapmak için gittiği Uludağ'da gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Karaca, "Gülşen aslan gibi şarkıcı, efsane bir söz yazarı. Sadece ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum. Son kostümünü görmedim, telefondan uzak durmaya söz verdim o yüzden bakmadım iyi çalışmalar."
Işın Karaca, daha önce meslektaşıyla ilgili, "Şunu söylemem gerekiyor, ben de kız annesiyim. Ben Türkiye'de sanat yapıyorum. Her şeyin dozajını çok net bilmek gerekiyor hayatta. Yanındaki 3-5 marjinal insana inanıp da 'Haydi bu çok güzel oldu, bunu da magazine taşıyalım' demekle olmuyor bazı şeyler. Bir kariyer var önümüzde bakın Gülşen çok özel bir kız, besteler yapan, buna ihtiyacı olmayan bir insan. Ama mesele şu, ben bunu 10 yaşındaki kızıma atıp normalleştirebilir miyim bunu? Yani bu değil normalleştiremezsin bu kadarını, bu kadarı fazla!" demişti. (Habertürk-Onur Aydın)
Pek çok sanatçının da destek olduğu Gülşen'in sosyal medya hesabından eleştirilere yanıt verdiği o açıklama ise şu şekildeydi:
"‘Bu kıyafet plajda giyilir lakin sahnede giyilmez.’ ‘Bu kıyafeti sesi olmayan, şarkılarıyla gündeme gelemeyen giyer lakin sanatkâr olan giymez.’ ‘Bu kıyafeti yabancılar giyer lakin burası Türkiye.’ Giyemez.’ ‘Hadi giydi lakin o dansı edemez.’ ‘Evliliği yolunda değilse, aldatılıyorsa, boşanıyorsa ve yeni bir erkek peşindeyse giyer lakin her şeyi yolunda giden bir evliliği varsa giymez.’ ‘Şu ana kadar tamamdı lakin bu sefer limiti aştı.’
Şimdi tüm o ‘ama’ların sonrasındaki cümlelerinize cevaben:
Ben bir kadın bedeninde dünyaya gelmiş bir insanım. İsmim Gülşen. 26 yıldır tek başıma ayaklarımın üzerinde duruyor ve arı gibi çalışıyorum. Hiç kimseye muhtaç değilim. Pop müziğe değer ve yenilik katabilmek adına sayısız şarkı yazdım. Tabii bu uzun yolculukta hiçbir şey bana altın tabakta sunulmadı. Düştüğüm, kalktığım, mücadelesini verdiğim, çok da yaralandığım oldu elbet. Ama bugün geldiğim noktada ve her zaman, ihtiyacım olan gücü hep kendi içimde buldum. Taştan duvardan olmadığımı, sadece bir insan olduğumu hep hatırlattım kendime.
Mesleki hayatım boyunca hep zamanın ruhunu okumaya inandım. Müziğimin, bedenimin, zihnimin hep özgür ve bağımsız kalabilmesine gayret ettim. Var olanla yetinmeyip yenilenmeye, değişime açık kalmanın mesleğimi en doğru biçimde icra edebilmek için en önemli unsur olduğunu hep bildim.
Meğer insan performansına gösterdiği özeni giyimine de gösterince sanatkârlığı yok oluyormuş. Vazgeçmem istenen şey, daha az göze batmak ya da daha çok onay görmek için kendimi, bedenimi, vizyonumu yok etmem mi? Yoksa asla inanmadığım belirli yaftalara itaat etmem mi? Ben de bu satırları tam da o yüzden yazıyorum.
Kıyafet üzerinden farklı farklı ‘ama’larla sırf beni ya da sizden olmayanları nasıl alaşağı ederiz diye düşünerek çıktığınız bu yolda aslında kendi ayaklarınıza, hemcinslerinizin ve evlatlarınızın ayaklarına takmaya çalıştığınız prangaların farkında mısınız? Bir gün gelip kadını ya da kendinden olmayanı yok saymaya, baskılamaya ve gerektiğinde yok etmeye hevesli bu ataerkil sistemin sizin gibi düşünenlerden de aldığı güçle gelip sizi de boğabileceğini, hatta boğmakta olduğunu görmüyor musunuz?
Evet, ben bir anne babanın kızı, evet bir erkeğin eşi ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte ben aklı ve düşünme yeteneği olan, özgür iradeye sahip bir insanım. Bu sıfatlardan fazlasıyım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim.
Kadınlara ‘anne’ olma, ‘evlat’ olma, ‘eş’ olma; erkeklere ‘erkek olma’, ‘hükmetme zorunluluğunda olma, aksi takdirde eksik olacağı’ üzerinden uygulanan tüm tahakkümün nasıl bir cehennem olduğunu ve bu tahakkümün en sonunda erk’lik taşımayanın ya da onun yasalarına uymayanın yaşamdan silinmesini meşrulaştırmaya hizmet etmekte olduğunu ne olur görelim artık hep birlikte. Bir insanın yaşam hakkı, yaşam tercihleri bir başkası tarafından belirlenemez. Bir cins ya da insan bir diğerinden üstün olamaz.
Bana kıyafetim, yaşım, anneliğim, cinsiyetim, eşliğim ya da sanatkarlığım üzerinden kurulmaya çalışılan tüm baskılar gibi eğer çeşitli baskıların içine hapsedilmiş, nefessiz, umutsuz, çaresiz bırakılmaya çalışılmış tek bir kişi dahi varsa okuyup nefes bulsun, küçük sandığı dünyada aslında yalnız olmadığını, kabul görüldüğünü ve çok sevildiğini bilsin istedim. Çünkü yaşam, bu zihniyetler kadar küçük değil. Yaşam kocaman ve yaşamak çok güzel."