- Katılım
- 8 Ekim 2019
- Mesajlar
- 899
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, 225'si yapılan Taksim Toplantıları'na çevrimiçi katılarak bir konuşma yaptı.
Baş, "Tabipler Odası'nın kapatılması konuşuluyor bu ülkede. Tabipler Odası'nın kapatılıp kapatılmamasıyla ilgilenmiyorum çünkü benim konum değil ama Tabipler Odası'nı siyasetin kapatmasıyla ilgilenen biriyim. Siyaset buna karar veremez, vermemeli. Buna sağlıkçılar karar vermeli, çünkü onların uzmanlık alanıdır. Dolayısıyla biz demokrasiyi kendi içimizde ne kadar özümseyebilirsek, seçimleri ne kadar halka indirebilirsek o kadar yaşamış oluruz" dedi.
Baş'ın, "Demokrasinin geleceği ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin rolü" başlıklı konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu sistem bu ülkede ne yazık ki yobaz dinciler doğuruyor
Baş, "Tabipler Odası'nın kapatılması konuşuluyor bu ülkede. Tabipler Odası'nın kapatılıp kapatılmamasıyla ilgilenmiyorum çünkü benim konum değil ama Tabipler Odası'nı siyasetin kapatmasıyla ilgilenen biriyim. Siyaset buna karar veremez, vermemeli. Buna sağlıkçılar karar vermeli, çünkü onların uzmanlık alanıdır. Dolayısıyla biz demokrasiyi kendi içimizde ne kadar özümseyebilirsek, seçimleri ne kadar halka indirebilirsek o kadar yaşamış oluruz" dedi.
Baş'ın, "Demokrasinin geleceği ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin rolü" başlıklı konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu sistem bu ülkede ne yazık ki yobaz dinciler doğuruyor
İntikam ve kavga dilinden biz artık bıktıkBirbiriyle yaşayabilen, birbirini kabullenebilen, birbiriyle diyalog kurabilen, asgari müşterekte sorunları ortak akılla çözebilen bir ortam oluşturabileceğimiz bir eğitim metoduna bizim geçmemiz lazım. Ancak biz kavga kültürüyle beslenen bir nesil ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu siyasette de, medyada da, sosyal hayatta da, sokakta da yaşıyoruz. Biz kavga edersek, karşımızdakini alt edersek haklı olacağımızı ispat etmiş olacağımızı düşünüyoruz. Halbuki bunu yaparken ‘Karşımızdaki artık bizim haklılığımızı kabul mü edecek yoksa bizden uzaklaşacak mı’ sorusunun cevabı elbette ki ‘Bizden uzaklaşacak’ olacaktır. Dolayısıyla bu kavga kültürünün ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu sistem bu ülkede ne yazık ki yobaz dinciler doğuruyor bu kutbun karşısında yobaz sekülerler doğuruyor. Yobazlık temelde herkesin yaşadığı ve temelde herkesin kendini hunharca savunarak ispat etmeye çalıştığı bir durum ortaya çıkarıyor. Şu temel öğeyi hiçbir zaman gözden kaçırmamak lazım; insanoğlu neye inanırsa inansın, neyi kabullenirse kabullensin bize düşen, o insanla ortak yaşam alanında asgari müştereklerde buluşabilmektir.
Kısa vadede demokratik rejimi rahatlıkla oturtabilmek için devletin kurumlarıyla birlikte kurumsallaşmasını tekrar geri kazandırmak elzemdirİntikam duygusuyla siyaset yapan insanların bence kendiliğinden siyasetten vazgeçmesi lazım. Bu intikam ve kavga dilinden biz artık bıktık ve yıldık. Bunun bizi bir yere götürmediğini de gördük. Biz özgür, hür irademizin sandığa yansıdığı, kendi taleplerimizin karşılanabildiği bir siyasetin varlığını istiyoruz. Ben de bu genç yaşımda bu yüzden siyaset yapıyorum. Dolayısıyla bu intikam duygusu ile siyaset yapan her kim varsa bu siyasetten uzaklaşması elzem ve zorunludur.
Önümüzdeki ilk seçimde benim kanaatimce 20 yıldır demokrasi sınavını kaybetmiş bir hükümetin karşısında, demokrasi sınavını yeniden verecek olan bir muhalefet var. Muhalefetin de birleştirici dilinin, birleştirici unsurunun güçlülüğüne göre demokrasi sınavını kazanıp kazanamayacağını gözlemlemiş olacağız.
Kısa vadede demokratik rejimi rahatlıkla oturtabilmek için devletin kurumlarıyla birlikte kurumsallaşmasını tekrar geri kazandırmak elzemdir. Bu da YÖK'ün, HSK'nın, YSK'nın, RTÜK'ün, Merkez Bankası'nın, aklınıza hangi kurum geliyorsa bağımsız ve hür iradesiyle kendi kararlarını alabildiği, yargılama mercilerinin yargılama yapabildiği, denetleme mercilerinin denetleme yapabildiği bir sistemin oturtulması çok kısa sürede elzemdir. Çünkü kurumların olmadığı hiçbir ortamda demokrasinin olmayacağı çok aşikârdır. Yaşadığımız son süreç de bunun bir ispatıdır.”