MİNECRAFTTURK.NET GÜNCELLENDİ HOŞ GELDİN!

Minecrafttürk'e kaydolarak, topluluğumuzun diğer üyeleriyle tartışabilir, paylaşabilir ve özel mesaj gönderebilirsiniz.

MUZİPLİK TAMAMLANDI!
minecrafttr aramıza katil!
batihost minecraft server kirala
batihost minecraft server kirala
  • MinecraftTURK.NET Discord Sunucusu

    Discord sunucumuza katılın ve MinecraftTR ve Minecraft hakkında tüm güncel Haber ve Gelişmeleri öğrenin güncel kalın.

    Buraya tıklayarak aramıza katıl.

Fahrelnissa Zeid'in hayatı, eserleri ve bilinmeyenleri

MinecraftTürk

Enderman katiliyim ühü ühühü...
Konu Sahibi
Katılım
8 Ekim 2019
Mesajlar
899
Fahrelnissa Zeid Kimdir?

Fahrünnissa 1901 yılında Büyükada’da üç katlı, oymalı, ahşap süslü, kurnalı hamamlı bir köşkte dünyaya geldi. Doğduğu günden itibaren kalabalık, büyük bir aile içerisinde büyüdü. Babası dönemin önemli şahsiyetlerinden Şakir Paşa, Sultan Abdülhamit’in gözde sadrazamlarından Cevat Paşa’nın kardeşidir. Bu yüzden de kardeşiyle ortak pek çok özelliği vardır. Asker, fotoğraf sanatı tarih ve edebiyat gibi… Okumaya çok meraklı ve şu anda Arkeoloji Müzesi’nin kitaplığına bağışlanmış olan 5000 kitabın bulunduğu geniş bir kütüphaneye sahip olan Şakir Paşa altı dil bilen ve aynı zamanda resme de çok meraklı bir insandı. Paris’te katıldığı bir resim yarışmasında ikinci olmuştur. Annesi ise Giritli İsmet Hanım olan Fahrünnissa, İsmet-Şakir çiftinin beşinci çocuğudur. Şakir Paşa’nın sanata düşkünlüğü köşke sürekli gelen keman, piyano, resim ve dil hocalarıyla köşk daha da kalabalıklaşmış ve Fahrünnissa da küçük yaşlarından itibaren sanatla tanışmıştır. Halikarnas Balıkçısı olarak tanıdığımız, Şakir Paşa’nın kardeşi, Cevat Paşa’nın ismini almış olan Cevat Şakir Kabaağaçlı ise Fahrünnissa’nın ağabeyi, ünlü seramik sanatçısı Füreya Koral ise yeğeni, sanatçı Aliye Berger ise küçük kız kardeşidir.

32(9).png


Resmi düşkünlüğü ağabeyi Cevat Şakir’in sayesinde giderek artmıştır. Fahrünsnissa sekiz yaşındayken ağabeyi o sıralarda Oxford’daki eğitimini yarıda kesip, Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimi görüyordu. Bir gün onun çini mürekkebiyle sevdiği kızın profilini çizmesini ister. O ince, zarif, kalem darbeleriyle kâğıdın üzerinde yaşayan bir varlık oluşturur ve ağabeyini adeta büyüler. Ağabeyi resim defterinden bir yaprak koparır ve eline bir kalem vererek içinden ne geliyorsa çizmesini söyler. O gün bütün oturma odasının resmini yapar. Ağabeyine gösterdiğinde “Aferin Nissa” der. “Cesur kalem vuruşlarına bayıldım. Yaşına göre insanı ürperten bir görüş ölçün var.” Sonra başını okşar ve “Yeteneklisin yavrum, her zaman yanında defter kalem bulundur, hoşuna giden şeyleri durmadan çiz.”

1919 yılında Büyükada’dan kalkıp İstanbul’daki Güzel Sanatlar Akademisi’ne giderken aykırı Fahrünnissa çarşafını çıkarıp, modern bir kılığa bürünür. 14 yaşında, Giritli büyükannesinin resmini yapar.

33(4).png


Evlilik Hayatı ve Çocukları

1919 yılında Servet-i Fünün yazarlarından İzzet Melih Devrim ile evlenir ve balayına Paris’e gider. Müzeler, galeriler ve Batı sanatı ile ilk defa karşılaşır.

Atatürk’le izzet Melih ile evliliği sırasında tanışır. Fahrünnissa bir Atatürk hayranıydı ve tanışmalarında Atatürk’e Türk kadını olduğunu her haliyle kanıtlamıştır. Yeni Türk Alfabesi ile ilgili konferansta Mustafa Kemal ’in yanına oturtulmuş ve karatahtada ilk olarak yeni Türk Alfabesiyle Atatürk, Fahrünnissa’nın adını yazmıştı.

İzzet Melih ile çok renkli bir sosyal yaşamın içine girer. Seçkin kokteylerin, davetlerin aranılan isimleri olur. Şişli’deki özel ev yaşamlarında üvey kızı Remide’nin, kayınvalidesi ile görümcesinin alışkın olmadığı davranışlarıyla karşılaşır. Bu kalabalık birliktelik evliliklerini bir karabasana dönüştürür. Fahrünnissa’yı en fazla yıkan ve ilerideki yıllarda “böyle bir acıyı ne daha önce, ne de sonra yaşamadım” diyeceği olaysa ilk çocuğu olan Faruk’u iki buçuk yaşındayken kaybetmesidir. Faruk, 12 yaşındaki Remide’den kızıl hastalığı kapmış ve yaşamını yitirmişti.

Şirin Devrim, Fahrünnissa’nın kızı ve tiyatro sanatçısıdır. Cevat Şakir’in ailesi sanatçı kişilere çok önemsediği için hemen hemen tüm aile fertlerinin sanatçıdır. Oğlu ressam ünlü Melih Devrim 1946 yılında Büyükada’da doğar. Galatasaray Lisesi’nden mezun olan Melih Devrim kendi başına geminin güvertesinde Marsilya’dan Paris’e sanat okumaya gider. Academie Gde Chaumiere’e girer ve Leopold Levy’nin öğrencisi olur. Fransızcası çok iyi olduğu için Lvey’nin asistanlığını yapar. Türkiye’de ilk soyut resmin öncülerinden olan Devrim’i eşi Maria akıllı, kültürlü biri olarak tanımlar ve ailesinin sürekli takdirini beklemiş hep de hayal kırıklığına uğramış olduğunu belirtir. Paris’te sergi açan ilk Türk sanatçı olan Devrim’in, annesini beğendirmek için sanatçı olduğu söylenir.

34(5).png


İzzet Melih’ten ayrılıp ikinci evliliğini Emir Zeid ile gerçekleştiren sanatçı ismini Arapça’ya uyarlar. Ölümünden sonra da artık herkes onu Fahrelnissa Zeid olarak tanır. Zeid evlilik yaşamları boyunca onun sanatını destekleyen sevgi ve saygı dolu bir eş olur. Onu bir çocuk gibi şımartır, söylediği ve istediği her şeyi gerçekleştirir. Sinirsel hastalıklarında aylarca yataktan çıkmayan sanatçıya eşi hep hoşgörüyle yaklaşır. Bağdat’ta yaşadıkları yıllarda Fahrelnissa 37 yaşındadır. Bağdat’ın monoton hayatına dayanamayan sanatçı tekrar Paris’e gider ve orada yaşar. Fahrelnissa Zeid eşi Zeid’in ölümünden beş yıl kadar sonra Paris’te yaşamaya devam eder. Fakat daha sonra burada yaşayamayacağına karar verince oğlu Raad’ın yaşadığı şehir olan Amman’a yerleşir. 1976 yılında gelir ve vefatı olan 1991 yılına kadar yaşar. 15 yıl boyunca çok renkli bir hayat yaşar, portreler yapar, öğrenciler yetiştirir, Avrupa’da sergiler açmaya devam eder ve en önemlisi Amman’a modern sanatı getiren ilk kadın ressam olur.

Fahrelnissa Zeid’in Sanat Hayatı ve Sanat Anlayışı

Küçük yaşlardan itibaren suluboya resim dersleri alan sanatçı savaş yıllarında kendi isteği üzerine Güzel Sanatlar Akademisine (Sanayi-i, Nefise) gider. Babıâli’de olan Akademiye her gün Büyükada’dan gidip gelir. Desen yapmayı ve perspektifi çok iyi öğrenen ama yağlı boya sınıfına geçince hemen herkesin yaptığı akademik tarzdan hoşlanmaz ve bırakır.

İlk kocası yazar İzzet Melih beyle evlendikten sonra her sene Paris’e giden sanatçı 1927’de Akademi Ranson’a yazılır. Soyut sanatın ustalarından hocası Bissre’in sanatı üzerinde etkisi büyük olur. Atölyeye girişinin ikinci haftasında hocasıyla ilgili anısını şöyle anlatır:

“Modelden yaptığım çalışmamı çok beğenmiştim. Atölyede yanımdaki iki Japon talebenin çalıştıkları mavimsi modelde ise ne form, ne renk, ne ekspresyon, ne de ışık gölge vardı. Hocamız Bissiere atölyeye geldiğinde iki Japon’un çalışmasını övünce benim çalışmamı daha beğeneceğinden iyice emindim. Ama çalışmamı yere fırlatarak ‘Siz fotoğrafçı değilsiniz. Hiçbir zaman doğayı taklit etmemelisiniz dedi. O zaman model niye duruyor? sorumu ‘Model bir aracıdır. Eğer sizin söyleyecek değişik bir şeyiniz varsa onu söyleyin. Fotoğrafla sanatın hiç bir ilişkisi yoktur’ diyerek yanıtladı. İsteğim üzerine müdire hanım da Japonların resimlerini neden beğendiğini ve bana karşı böyle davrandığını sorduğumda Bissiere şöyle yanıtladı”.

“Bu kadın çok yetenekli. Ama o sosyeteden biri olarak resimle oynuyor. Eğer fakir ‘bir sanatçı olsaydı, yaşamını sanatıyla kazanmak zorunda kalacağından şimdiye kadar çoktan meşhur olurdu. Ben onun iyiliği için ona sert eleştiri yapmak zorundayım.”


Fahrelnissa Zeid Türkiye’de resim çalışmalarını Valide Çeşme’deki evinde sürdürürken dönemin sanat eleştirmeni Fikret Adil’in de teşvikiyle önce D grubu sergilerine katılır. İlk kişisel sergisini 1945 yılında oturduğu daire olan Maçka, Ralli apartmanında açar. Tüm eşyalarını ambara yollayıp, daireyi boşaltır ve 180 adet resmini sergiler Fikret Adil’de dahil olmak üzere apartmanın son durağı ve apartmanın dördüncü katında bir dairedeki sergiye kimsenin gelemeyeceği konusunda eleştiriler gelir. Ama sergiye büyük ilgi olur tüm İstanbul, okullarda öğrenciler de dahil olmak üzere sergisini ziyaret eder.

Yaşamının büyük bir kısmını Londra ve Paris’te geçiren sanatçı Londra’daki ilk sergisini 1947’de St. Georges galerisinde, Paris’teki ilk sergisini de 1949’da Colette Allendy galerisinde açar. 39 numaralı Paris’teki atölyesinde kariyerinin en önemli eserlerini yapar ve Paris entelektüel ortamıyla yakın ilişkiye girer. Andre Parinaud, Fahrelnissa Zeid’in atölyesini büyülü bir ortam olarak tanımlar ve oradan hiç çıkmak istemediğini belirtir. Bu büyünün cisimleri soyutlama gücünden ileri geldiğini söyler. Onun resmiyle soyutlamanın aslında kişinin içsel gerçekliği olduğunu belirtir. 1949 yılında Paris’e gelen Fahrelnissa Zeid’i araları iyi olmasa da tüm sanat çevresi, sanatçılar ve galerilerle tanıştıran oğlu Nejad Devrim’dir.

35(9).png


Paris sanat ortamına sanatını kabul ettirdiği serginin I953’de Dina Vierny galerisinde açtığı sergi olduğunu söyleyen sanatçı daha sonra yurt dışında birçok sergi gerçekleştirir. Bu galeri o günün değil halen günümüzünde önemli galerilerindendir. Galeri sahibi Fahrelnissa için ruhuyla resim yapan, farklı bir ressam olduğunu söyler ve devam eder: “O, veren, verici bir kadındı. Güneş verirdi, takılarını verirdi, ruhunu verirdi.”

Türkiye’de ise 1964’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi ve Ankara Hitit Müzesi’nde kişisel sergi açar. Bu sergilerinde soyut resimleriyle tanınan, başlangıçta soyut resim yapmayı istemeyen, hatta direnen sanatçı, neden soyut resim yaptığını şöyle açıklar:

“Sanatçının yaşamı, anılan sanatım oluşturur, hattâ değiştirir. Soyut resim yapmamın bir kaç nedeni oldu. 1938’de Bağdat’a ilk gidişimde kaldığım sarayımsı evin penceresinden sabahın erken saat erinde, başlarında taşıdıkları yoğurt kaseleriyle pazara giden kadınların çok hızlı geçişlerini gördüm. Çocukluğumda da pencereden baktığımda insanları kafesin arkasından görürdüm. Daha doğrusu gördüklerim kişiler değil, onların renkleriydi. Bu yüzden resimlerimde renkleri siyah çizgilerle böldüm.”

36(10).png


Fahrelnissa Zeid’in En Önemli Eserleri

Cehennemim, 1951


37(3).png


Fotoğraf olmayan bir portre yapmak için üç şahısa ihtiyaç olduğunu söyleyen sanatçı bu şahısları ressamın kendisi, model ve en zoru olan tuvali üzerinde belirmesi gereken kişi olarak belirtir. Bu yüzden modeli yakınına çok getirmek istemez çünkü yakına gelince yapamayacağından korkar. Modelim benden 6-8 metre uzakta olmalıdır. Bir nevi belirsizlik içerisinde çalıştığını belirtir. Bu bir savaş der ve savaşı kazanmak gerektiğini düşünür. Bu enerjiyle portre çalışmalarını yapıp, bitirir.

Geçmişten Biri (Otoportre) – 1980

38(2).png


Resimlerinin biraz Pers, biraz İranlı hem de aynı zamanda Batılı olduğu söylenir. Dönemin sanat tacirlerinden Katia Gronoff: Fahrelnissa’yı Paris’ten geçmiş kuyruklu yıldız olarak tanımlar. “Sadece astronom ve uzmanlar tarafından fark edilmiş bir kuyruklu yıldız. Belki çoğu kimse onu anlamadı ama biz sinemacılar, sanat eleştirmenleri ve sanat tüccarları biz onu anladık der. Hayatımız boyunca onun getirdiği mesajı taşıyacağız.”

Sanat eleştirmeni Andre Parinaud ise Fahrelnissa’nın resim tarzını şöyle tanımlar:

“O aynı zamanda Doğu’nun ruhunu, bizim Batı’mızın dinanizm gücünü mükemmel bir alaşımla karıştırıyor.”

Soyuta Karşı Mücadele, 1947, tuval üzerine yağlıboya

39(1).png


Fahrelnissa Zeid “Bence portre ve soyutlama arasında çok büyük bir fark yok. Bir insan en az yüz tane insan figürü çizebilir ve hiçbiri birbirine benzemez. Çünkü bu bir fotoğraf değil, bütün içsel geçişleriyle bir insanın ruhu, onun geçmişi ve o anda benim gözümün önüne gelen tüm medeniyetler.” diyerek soyut ve portre çalışmalarını tanımlar.

Atom ve Bitkisel Yaşam Arasında, 1962

40.png


1962 tarihli tablosu “Break of the Atom and Vegetal Life” (Atom ve Bitkisel Yaşam Arasında), Dubai’de Christie’s Müzayede Evi tarafından düzenlenen müzayedede, 2 milyon 741 bin dolara (yaklaşık 5 milyon 450 bin TL) satıldı. Zeid, 2013’te bu tablosunun satışıyla Ortadoğu’nun en yüksek fiyatla satılan eserini resmeden kadın sanatçı unvanını kazandı.

Adila Laidi-Hanieh’in orijinalini İngilizce yazdığı ‘İç Dünyaların Ressamı’ kitabı Dirimart RES tarafından Türkçe’ye çevrilip yayın hayatına girdi. Kitap, sanatçının 2018 yılında Tate Modern’deki retrospektif sergisi için basılmıştı. Kitabın kapağındaki fotoğraf tablolarının önünde Ara Güler tarafından çekilmiştir.