C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Montréal Üniversitesi'nden bilim insanları, DNA kullanarak Dünya'nın en küçük antenini üretti. Sadece 5 nanometre uzunluğundaki sistem, iki yönlü bir telsiz gibi çalışıyor, tek renkte ışık alıyor ve bağlı olduğu proteinin yapısına göre bu ışığı farklı bir renkte yeniden yayıyor.
Bilim insanları çalışmalarını Nature Methods dergisinde yayınladılar. Ekip, DNA ile birlikte bir flüorsan molekül kullandı.
Doğası gereği nanoyapılar ve nanomakineler için mükemmel bir yapı taşı olduğu için DNA'yı kullanmak daha kolay. En önemli yenilik, antenin alıcı kısmının aynı zamanda proteinin ne yaptığını ölçebilen bir sensör olarak da çalışması. DNA kullanmak aynı zamanda bu yöntemin çok yönlülüğe sahip olmasına izin veriyor. DNA'nın kimyası nispeten basit ve programlanabilir. Dolayısıyla, söz konusu proteine bağlı olarak farklı araştırma ihtiyaçlarına uyacak antenler oluşturulabiliyor.
Makalenin baş yazarı Scott Harroun yaptığı açıklamada, "DNA tabanlı nanoantenler, işlevlerini optimize etmek için farklı uzunluklarda ve esnekliklerde sentezlenebiliyor" diyor ve ekliyor: "DNA'ya kolayca bir flüoresan molekülü bağlayabilir ve daha sonra bu flüoresan nanoanteni, bir enzim gibi biyolojik bir nanomakineye bağlayabiliriz. Nanoanten tasarımını dikkatlice ayarlayarak, beş nanometre uzunluğunda bir anten yarattık ve bu anten, protein biyolojik işlevini yerine getirirken belirli bir sinyal yayıyor."
Floresan iletişim yönteminin birçok uygulama alanı bulunuyor ve ekip, bu iletişimi izlemenin yenilikçi laboratuvar ekipmanı gerektirmediğini söylüyor. Birçok laboratuvarda yaygın olan geleneksel spektroflorometreler, nanoanten yerleştirildiğinde de kullanılabiliyor.
Bilim insanları çalışmalarını Nature Methods dergisinde yayınladılar. Ekip, DNA ile birlikte bir flüorsan molekül kullandı.
Doğası gereği nanoyapılar ve nanomakineler için mükemmel bir yapı taşı olduğu için DNA'yı kullanmak daha kolay. En önemli yenilik, antenin alıcı kısmının aynı zamanda proteinin ne yaptığını ölçebilen bir sensör olarak da çalışması. DNA kullanmak aynı zamanda bu yöntemin çok yönlülüğe sahip olmasına izin veriyor. DNA'nın kimyası nispeten basit ve programlanabilir. Dolayısıyla, söz konusu proteine bağlı olarak farklı araştırma ihtiyaçlarına uyacak antenler oluşturulabiliyor.
Makalenin baş yazarı Scott Harroun yaptığı açıklamada, "DNA tabanlı nanoantenler, işlevlerini optimize etmek için farklı uzunluklarda ve esnekliklerde sentezlenebiliyor" diyor ve ekliyor: "DNA'ya kolayca bir flüoresan molekülü bağlayabilir ve daha sonra bu flüoresan nanoanteni, bir enzim gibi biyolojik bir nanomakineye bağlayabiliriz. Nanoanten tasarımını dikkatlice ayarlayarak, beş nanometre uzunluğunda bir anten yarattık ve bu anten, protein biyolojik işlevini yerine getirirken belirli bir sinyal yayıyor."
Floresan iletişim yönteminin birçok uygulama alanı bulunuyor ve ekip, bu iletişimi izlemenin yenilikçi laboratuvar ekipmanı gerektirmediğini söylüyor. Birçok laboratuvarda yaygın olan geleneksel spektroflorometreler, nanoanten yerleştirildiğinde de kullanılabiliyor.