C
Celil
Guest
Konu Sahibi
Hayat tempomuz, aralarında hormon değişimlerinin, büyüme ağrısının ve tabii ki diş gelişiminin de bulunduğu birçok şeyle iç içe geçmiş durumda. Dişlerimizin çıktığı zamanları çoğumuz hatırlamıyoruz fakat birçok kişi yirmi yaş dişlerinin çıktığını ya da çekildiğini hatırlıyor. Yirmi yaş dişleri, hem ağzımız hem de azı dişlerimiz bakımından önemli bir dönüm noktası. Fakat neden bu kadar geç çıktıkları şimdiye kadar bilinmiyormuş.
İki hafta önce Science Advances bülteninde yayımlanan yeni çalışmada araştırmacılar, sebebin çenelerimizin geç olgunlaşması olduğunu öne sürüyorlar.
Arizona Eyalet Üniversitesi İnsanın Kökenleri Enstitüsünde paleoantropolog (taşıl insanbilimci) ve makalenin eş yazarı olan Gary Schwartz, “Görünüşe göre çenelerimiz çok yavaş büyüyor” diyor. “Sebebi ise muhtemelen, hayatımızın genel olarak yavaş ilerlemesi. Kısa suratlarımız da bununla birleşince, mekanik açıdan uygun bir alan oluştuğu zaman öğütücü dişimiz çok geç yaşlarda çıkıyor.” Yiyecekleri öğüttüğümüz zaman, dişlerimizin yanısıra tüm çene yapımızın da epey büyük bir mekanik basınç altına girdiğini unutuyoruz. Üstelik dişlerimizin tamamen ağzımızın arka tarafında, eklem noktasına en yakın yerde durması için çenemizin de gelişim yönünden hazır olması gerekiyor. Yirmi yaş dişi daha erken çıksaydı, öğütücü dişler çıktıkları çeneye zarar verebilirdi.
Tüm bunlar, insanlar hakkındaki iki temel şeyin sonucunu oluşturuyor: Yaşamlarımız uzun ve suratlarımız da kısa. Yaşam her ne kadar kısaymış gibi görünse de, diğer canlılar ve hatta primatlar ile kıyaslandığında insanlar için epey uzun durumda. Yavaş gelişiyoruz ve sadece yetişkinliğe ulaşmamız aşırı derecede uzun sürüyor. Primat kuzenlerimizden farklı olarak, yüzlerimiz de oldukça düz ve basık. Şempanzelere veya gorillere bakarsanız, çenelerinin dışa doğru çıktığını ve bu yüzden ağızlarının çoğunlukla beyinlerinden ileride durduğunu görürsünüz (muhtemelen hiç bu şekilde düşünmemiştiniz). Bizde ise içe doğru çekik olan yüzlerimiz, kafatasımızın altında duruyor.
Bahsedilen etmenlerin birleşmesiyle beraber çenelerimiz, bu son öğütücü diş grubuna uzun bir süre yer sağlayamıyor.
İstatistiklere göre ABD’deki çoğu kişi yirmi yaş dişlerini çektiriyor. Bu dişlerin evrimsel bir artık olduğunu ya da artık ihtiyaç duyulmayan, tarih öncesi yaşamdan kalma bir yapı olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat ille de çektirmeniz gerekmiyor. Örneğin İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri kurumu, İngiltere’de yirmi yaş dişlerinin sadece sorun oluşturduğu zaman çekildiğini ve çekim işleminin başka türlü kanıtlanmış bir faydasının bulunmadığını belirtiyor (yine de yapılan bu ufak ameliyat, ilave komplikasyon yaratıyor).
Her iki durumda da bu dişler, evrimsel ilerleyişimizi gösteren bir işaret oldukları için pek de artık sayılmazlar. Sıkıştırılmış yüzlerimiz ve yavaş gelişimimiz, bizi insan yapan şeyin birer parçası. Tuhaf diş gelişimi de bunlardan biri.
Popular Scıence
İki hafta önce Science Advances bülteninde yayımlanan yeni çalışmada araştırmacılar, sebebin çenelerimizin geç olgunlaşması olduğunu öne sürüyorlar.
Arizona Eyalet Üniversitesi İnsanın Kökenleri Enstitüsünde paleoantropolog (taşıl insanbilimci) ve makalenin eş yazarı olan Gary Schwartz, “Görünüşe göre çenelerimiz çok yavaş büyüyor” diyor. “Sebebi ise muhtemelen, hayatımızın genel olarak yavaş ilerlemesi. Kısa suratlarımız da bununla birleşince, mekanik açıdan uygun bir alan oluştuğu zaman öğütücü dişimiz çok geç yaşlarda çıkıyor.” Yiyecekleri öğüttüğümüz zaman, dişlerimizin yanısıra tüm çene yapımızın da epey büyük bir mekanik basınç altına girdiğini unutuyoruz. Üstelik dişlerimizin tamamen ağzımızın arka tarafında, eklem noktasına en yakın yerde durması için çenemizin de gelişim yönünden hazır olması gerekiyor. Yirmi yaş dişi daha erken çıksaydı, öğütücü dişler çıktıkları çeneye zarar verebilirdi.
Tüm bunlar, insanlar hakkındaki iki temel şeyin sonucunu oluşturuyor: Yaşamlarımız uzun ve suratlarımız da kısa. Yaşam her ne kadar kısaymış gibi görünse de, diğer canlılar ve hatta primatlar ile kıyaslandığında insanlar için epey uzun durumda. Yavaş gelişiyoruz ve sadece yetişkinliğe ulaşmamız aşırı derecede uzun sürüyor. Primat kuzenlerimizden farklı olarak, yüzlerimiz de oldukça düz ve basık. Şempanzelere veya gorillere bakarsanız, çenelerinin dışa doğru çıktığını ve bu yüzden ağızlarının çoğunlukla beyinlerinden ileride durduğunu görürsünüz (muhtemelen hiç bu şekilde düşünmemiştiniz). Bizde ise içe doğru çekik olan yüzlerimiz, kafatasımızın altında duruyor.
Bahsedilen etmenlerin birleşmesiyle beraber çenelerimiz, bu son öğütücü diş grubuna uzun bir süre yer sağlayamıyor.
İstatistiklere göre ABD’deki çoğu kişi yirmi yaş dişlerini çektiriyor. Bu dişlerin evrimsel bir artık olduğunu ya da artık ihtiyaç duyulmayan, tarih öncesi yaşamdan kalma bir yapı olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat ille de çektirmeniz gerekmiyor. Örneğin İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri kurumu, İngiltere’de yirmi yaş dişlerinin sadece sorun oluşturduğu zaman çekildiğini ve çekim işleminin başka türlü kanıtlanmış bir faydasının bulunmadığını belirtiyor (yine de yapılan bu ufak ameliyat, ilave komplikasyon yaratıyor).
Her iki durumda da bu dişler, evrimsel ilerleyişimizi gösteren bir işaret oldukları için pek de artık sayılmazlar. Sıkıştırılmış yüzlerimiz ve yavaş gelişimimiz, bizi insan yapan şeyin birer parçası. Tuhaf diş gelişimi de bunlardan biri.
Popular Scıence